23 Eylül 2018 Pazar

Ayşe Hanım

"Kaç yıl oldu görüşmeyeli? Özlemişim seni.."
İki kadın birbirine doyasıya sarıldı.
"Ben de seni özlemişim.. Hiç değişmemişsin? Aynı çarpıcı güzellik!"
Diğer kadın gülümsedi..
"Sen daha da güzel olmuşsun…."

Sohbetleri akşam yemeğine kadar devam etti.. Önce anılarını tazeledi iki kadın. Sonra görüşmedikleri yıllar boyunca yaşadıklarını anlattılar birbirlerine… Gecenin ilerleyen saatlerinde yaşadığı tatsız olaylardan bahsetti biri.. Diğeri sarıldı kadına acıları hafiflesin diye…
" Bu sekiz aydır böyle sürüyor. Her gece dayak yiyorum. Zorla sahip oluyor bana..başkalarına veriyor beni… kurtulamıyorum. Tehdit ediyor beni… Kızımı benden saklıyor. Onun istemediği bir şey yaparsam kızımı satacağını söylüyor…………………"
Kadın ağlayarak anlattı… Diğer kadın sıkıca sardı onu………
" Sana yardım edeceğim" dedi Ayşe..
"Ne yapabilirsin ki?" diye sordu kadın..
"Çok şey " dedi Ayşe kendinden emin.. Diğer kadın Ayşe nin ses tonunda ki vurgudan korktu.
" Hayır lütfen hiçbir şey yapma, kızıma bir şey yaparsa dayanamam. Hem onun nüfuzu çok kuvvetli. Her yerde adamları ve dostları var… ona kimse bir şey yapamaz.. Lütfen hiçbir şey yapmayacağını söyle… sadece paylaşmak için anlattım, acım biraz hafiflesin diye anlattım. Alıştım ben bu hayata.. Mecburum, kurtulamıyorum…… Söz ver… hiçbir şey yapmayacağına, bu konuşmanın buradan dışarı çıkmayacağına söz ver Ayşe."
Kadın iyice sokuldu kendisini saran kadına..
"söz veriyorum " dedi Ayşe… Kendisine sokulan kadının saçlarından öpüp.
"Konuştuklarımız buradan dışarı çıkmayacak…"
Ayşe'nin gözleri uzaklara dalmıştı…. Birbirlerine sarılıp uyudu iki kadın…..
Sabah Ayşe uyanmadan kahvaltısını yatağına getirmişti kadın…
"Seni gerçekten çok özlemişim" dedi kadın.. Ayşenin yanağından öperek onu uyandırmaya çalışırken.
"Bu gün yurtdışından dönüyor, buraya gelecek. O bir daha şehir dışına çıkıncaya kadar da görüşebileceğimizi sanmıyorum… seni çok özleyeceğim. Seni bir daha kaybetmek istemem, sana ulaşabileceğim bir adres yada telefon versene bana"
"Ben seni ararım merak etme" dedi Ayşe…
Ayşe fazla konuşmadı… Öptü eski arkadaşını, her şeyin bir gün biteceğini söyledi ve ayrıldı kadının yanından…
Ayşe… başka bir şehirde yaşıyor… Babasından kalma çiftliği yönetiyor.. Büyük şehire yerleşmeyi hiç düşünmedi… Çiftlik hayatı onun için özgürlük demek…. 6-7 ayda bir geldiği büyük şehirde ürünlerini satıyor, gelecek yılın ürünü için tohum ve gübre bağlantısı yapıyor.. Büyük şehirde bir günden fazla kalmamaya çabalıyor.. Bu gelişinde yıllardır görüşmediği arkadaşını görmesinin sebebi işinin uzaması…
"Ahmet Bey size bir şey soracağım"
"Buyurun Ayşe hanım.."
"Vedat EDEN kimdir? Necidir biliyor musunuz?"
"Az çok."
Anlatın der gibi baktı Ayşe Hanım..
"Zengin biri….. çok zengin biri Eskiden fabrikaları vardı ama şimdi tefecilik yapıyor.. Paradan para kazınıyor.. Arsa alım satımı yapıyor.. Mayfa ile ilişkileri varmış galiba, gazetelerde yazmıştı.. siyasi nüfuzu da kuvvetli… Zaten öyle bir adam başka türlü olmaz… Para yiyene para yediriyor, yemeyeni dövdürüyor… Şu aralar medya üstüne gitmeye başladı.. Kendisini saklamaya çalışıyormuş… Öyle yazıyor gazeteler"
"Himm " dedi Ayşe..
" Hayırdır niye merak ettiniz?" dedi Ahmet bey..
"Yo önemli bir şey değil ben de gazetelerden okumuştum.. kimdir diye merak ettim, ilk defa duyuyorum adını da, neyse önemli değil zaten… baksanıza tehlikeli biriymiş benden uzak olsun"
Güldü Ayşe hanım.. Ahmet beyde gülümsedi..
"Teşekkür ederim Ahmet bey.. artık bir daha ki gelişimde görüşmek üzere"
"Ayşe hanım böyle hiç olmuyor ama sizi ağırlamamıza bir türlü fırsat vermiyorsunuz.Bunca yıldır ticaret yapıyoruz."
"Teşekkür ederim nezaketiniz için ama başka bir sefere Ahmet bey.. Çiftliği boş bırakmaya gelmez"
İki gün sonra…………………………
Ayşe Hanım çiftliğin kahyası ile konuşuyordu…
" …Az daha unutuyordum.. Bizim Hacı Hasanın oğlu Hüseyin Gazeteci idi değil mi?"
"Öyleydi galiba"
" Eğer buralardaysa çağırın gelsin, değilse telefonunu bulun bana"
"Baş üstüne Ayşe hanım"
Kahya Ayşe hanımın odasından çıkarken Ayşe hanım konuştu..
"İsmail bir saatin var.. Buradaysa yanıma gelecek, değilse telefon numarası elimde olacak"
"Baş üstüne " diye tekrar etti kahya ve adımlarını hızlandırarak odadan çıktı…
bir saat dolmadan İsmail Kahya elinde Gazeteci Hüseyin in telefonu ile Ayşe Hanımın yanındaydı..
"Çıkabilirsin İsmail."
Ayşe Hanım Hüseyinle görüştü telefonda..
"Merhaba Hüseyin ben Ayşe"
"Ayşe??"
Ayşe Hanım gülerek..
"Hanım ağa" dedi..
"Oooo Hanım abla siz miydiniz? Nasılsınız?"
"Teşekkür ederim hüseyin…Bana Ayşe Abla de kardeşim sayılırsın biliyorsun. "
Ayşe Hanım 40 yaşındaydı… Hüseyin in üniversite de okumasına yardımcı olmuş.. Babası her sıkıştığında destek çıkmıştı.. Hüseyin de bilirdi bunu..
Birkaç dakika konuştular… köyden, çiftlikten, Hüseyin in işinden…
" Hüseyin, Sizin köy de açılan okuldaki kütüphane de sadece kitap olmasın istedim.. Gazetelerin – dergilerinde arşivi olsun istedim.. Ama öyle tüm arşivin olmasına gerek yok.. Tüm gazetelerin son iki yıllık arşivleri olsa kafidir."
Konuştular biraz daha….
" Ayşe abla ben tüm gazetelerin iki yıllık arşivlerini 3-5 güne kalmaz gönderirim sana hiç merak etme."
6. günün öğlen vaktinde Ayşe Hanım Hüseyin in gönderdiği koliyi alıp tek başına çiftlikten ayrıldı…
Sessiz sakin biriydi Ayşe Hanım.. Ağır başlı ve ciddi.. Yanında çalışan herkes ondan biraz da olsa çekinirdi.. kimse ile fazla samimi olmazdı.. Bazı günler çiftlikte kalmaz Dağ da ki yazlık eve giderdi.. Yanında kimsenin olmasını istemezdi.
Dağda ki yazlık eve geldiğinde hava kararmak üzereydi…
Yazlık ev sık ağaçlarla çevrilmiş bir ormanın içindeydi.. Akşamları insanı ürperten bir havası olurdu.. Garip sesler duyulurdu Ormanın derinliklerinden… Hiçbir köylünün de orada ne olup bittiğini öğrenmek gibi bir niyeti yoktu.. Çobanlar oraya yaklaşmaktan hoşlanmazdı..
Ayşe Hanımdan çekinmelerinin bir nedeni de bu korkutucu yere sürekli tek başına gelmesiydi… Ayşe Hanım çok cesur biri miydi? Yoksa orada bir şeyler mi saklıyordu? Kimse bilmiyordu. Merak ediyorlardı elbette… Ama meraklarını giderecek cesaretleri yoktu..
Gece çöktüğünde Ormanın karanlıklarından üç adam çıktı, Işıkları yanan eve doğru yürüyorlardı..
Yazlık evin kapısını çaldılar…
Ayşe Hanım kapıyı açtı….
Üç adam da yere diz çöküp Ayşe Hanımın çıplak ayaklarını öptüler… Ayşe hanım hiçbir şey demeden eve girdi.. Adamlar dizlerinin üstünde sürünerek takip ettiler Ayşe Hanımı..
Ayşe Hanım gazetelerin yayıldığı çalışma masasına oturmuştu.. Adamlar Salonun ortasına geldiklerinde durdular…
"Yaklaşın!!" dedi Ayşe Hanım
Adamlar dizleri üstünde ilerleyerek masaya yaklaştılar.. Başlarını yerden kaldırmıyor, Ayşe Hanım konuşmadıkça hareket bile etmiyorlardı…
"Ayağa kalkın" dedi Ayşe Hanım.. Adamlar zıpkın gibi doğruldular.. Ellerini önlerinde kenetlemiş, başları yerde beklediler..
"Adı Vedat EDEN!! şurada resmi var.." Masanın üstünde ki gazetelerden birini gösterdi.. adamlar resme baktı…
" Polinezköyde bir villası varmış. Muhtemelen birden fazla evi var… Birden fazla da bürosu.. Hepsini öğrenin… Kan bağı olan tüm yakınları, sevgilileri, arkadaşları.. hepsinin resimlerini, adreslerini istiyorum… 7 gününüz var.. 7. gün Vedat EDEN denilen herif tam sizin olduğunuz yerde olacak. Zarar vermeyin… Korumaları olabilir… onu aldığınızda yanında korumaları varsa onları da istiyorum..Ayrıca Tüm yakınlarının resimlerinin ve adreslerinin olduğu dosya da…. Arkanızda iz bırakmayacaksınız."
" Yer yarıldı da içine girdi gibi olacak.. hiç kimse bilmeyecek, hiç kimse duymayacak….
Yanınıza üç adam daha alın…"
Ayşe hanım elinde çevirip durduğu kalemi ortadaki adamın yüzüne fırlattı..
"Sen! " dedi..
Adam ilk defa o zaman Ayşe Hanımın yüzüne baktı..
"Kasadan 50 milyar al. Depoda ki temiz kıyafetlerinizi giyin. Garajdan arabaları alın!.. "
Adam konuştu..
"Emredersiniz Efendim"
Ayşe Hanım masada ki kül tablasını adamın göğsüne doğru fırlattı..
"Daha konuşmamı bitirmedim!" dedi Ayşe Hanım…
Adam hiçbir şey demedi.. başını öne eğdi yeniden..
Ayşe Hanım kızmaya başlıyordu…
"Yüzüme bak!!"
Adam yeniden Ayşe Hanıma bakmaya başladı.. diğer iki adam başları önde bekliyordu..
Ayşe Hanım ses tonunu yükseltip konuşmaya devam etti..
" Siz ve yanınıza alacağınız diğer üç kişiyi, Vedat EDEN i varsa yanındaki korumalarını 7. günün sonunda önümde diz çökmüş halde bulacağım. ANLAŞILDI MI?"
"Emredersiniz Efendim" dedi Ayşe Hanımın yüzüne bakan adam..
Ayşe Hanım Vedat EDEN in resminin olduğu gazeteyi ortadaki adamın suratına doğru fırlatıp konuştu…
"Kaybolun şimdi!!"
Adamlar dizlerinin üstüne çöküp Ayşe Hanımın yanından çıktılar… Adamlardan biri Kasanın yanına gidip Ayşe Hanımın dediği parayı aldı.. diğer ikisi Yazlık evin kapısından çıkar çıkmaz ayağa kalkıp koşa koşa ormanın derinliklerine daldılar…
Ayşe Hanım elleri ile şakaklarını ovdu.. Yorulmuştu, gözleri ağrımıştı gazeteleri incelerken..
" Hatice!" dedi yüksek sesle…
Üst kattan ayak sesleri gelmeye başladı…. üstünde külot ve sütyenden başka hiçbir şey olmayan genç kız merdivenlerden aşağı inerken kasadan 50 milyarı almış olan adam evden dışarı çıkıp garaja doğru yürümeye başladı…
Genç kız Ayşe Hanımın masasının yanına gelip durdu… O da aynı adamlar gibi başını öne eğmiş ellerini önünde kenetlemiş bekliyordu…
Ayşe Hanım önce parmağını şaklattı. Sonra elini genç kıza doğru uzattı hiçbir şey demeden…
Kız Ayşe Hanımın yanına yaklaştı…
Ayşe Hanım kızın kolundan tutup onu aşağı doğru çekti.. Genç kız dizlerinin üstüne çöktü… Ayşe Hanım sandalyesini geri çekti.. Bir ayağını masanın üstüne koydu, genç kızın saçından çekip onu masanın altına soktu.. Genç kız ellerini Ayşe Hanımın bacaklarının üstüne koydu… Ayşe hanım bir eli ile kızın başını bacaklarının arasına doğru bastırırken diğer eli ile külotunu yana doğru sıyırdı…
Genç kız ne yapması gerektiğini biliyordu.. Ayşe Hanım eline aldığı gazetelerden birini okumaya başladı…
İş adamı Vedat EDEN' in siparişini verdiği Yat dünyanın en pahalı 3. yatı olacak……………………." diye devam ediyordu gazetede ki yazı
Yaklaşık bir saat sonra takım elbiseli 6 adam bindikleri siyah renkli iki BMW ile yazlık evden uzaklaştılar…. Ayşe Hanım arabaların sesleri kesilinceye kadar dinledi..
Arabaların sesleri kesilince, masanın altındaki genç kızın saçlarını avucunda toplayıp bacak arasındaki ıslaklığı sildi, külotunu düzeltip sandalyesinden kalktı, önce evin kapısını kilitledi ardından üst katta ki yatak odasına doğru yürümeye başladı.. Genç kız hala masanın altındaydı… zira Ayşe Hanım bir şey söylemeden hiçbir şey yapamazdı.. Ve Ayşe Hanım hiçbir şey söylememişti…
7. gün sabah….
Ayşe Hanım Kahya ile konuşuyordu..
" İsmail ben birkaç gün dağ evinde olacağım, biraz dinlenmem lazım… çiftlik sana emanet."
"Baş üstüne Ayşe Hanım"
" Asla rahatız edilmek istemiyorum.. hiç kimse dağ evine gelmeyecek… tamam mı?"
"Anlaşılmıştır Ayşe Hanım"
"Güzel. Hadi göreyim seni.. işler aksamasın, kimse gevşeklik yapmasın"
" Hiç kuşkunuz olmasın Ayşe Hanım"
Öğle vakti Ayşe Hanım Dağ evine doğru yola çıktı… Akşam olmadan dağ evine varmıştı.. Üst kata çıkıp yatağa uzandı.. Düşünmesi gerekiyordu, dinlenmesi gerekiyordu..
Dağ evinin kapısı beşinci kez çalındığında Ayşe Hanım gözlerini açtı… Uzandığı yatakta uyuya kalmıştı.. Yavaşça kalkıp alt kata indi… Kapıyı açtı.. Takım elbiseli 6 adam kapının önünde diz çökmüş bekliyordu… Adamların arkasında gözleri ve ağızları bantlanmış 4 adam elleri ve ayakları bağlı şekilde yerde yatıyordu, ayağa kalkmak için debeleniyorlardı ama beceremiyorlardı…
" İçeri geçin" dedi Ayşe Hanım..
Takım elbiseli 6 adam diğer 4 kişiyi sürükleyerek getirdiler… Ayşe Hanım masa ya yaslanmış ayakta bekliyordu…
Tam karşısında diz çökmüş duran 10 adama bakıyordu…
Derken gözleri ve ağızları bağlı adamlardan birinin cep telefonu çalmaya başladı…
Ayşe Hanım şaşırdı..
Kaşlarını kaldırıp konuştu…
"Cep telefonlarını imha etmediniz mi?"
Takım elbiseli 6 adam da başları önde bekliyordu..
Ayşe Hanım en yakınında ki takım elbiseli adamın suratına olanca gücü ile tekme savurdu… Adam dengesini kaybedip yere düştü….
Ayşe Hanım sinirli bir şekilde konuşmaya başladı..
" Üstlerinde ne varsa çıkartın!! "
Takım elbiseli adamlardan birinin kulağından çekip ayağa kaldırdı..
" Hemen bütün cep telefonlarını al doğruca İstanbul a git benden haber bekle"
10 dakika sonra 4 adam çırılçıplak halde Ayşe Hanımın karşısında bekliyordu…
Ne olduğu hakkında hiçbir fikirleri yoktu.. Nerede oldukları hakkında da.. Konuşamıyorlardı.. çıkardıkları seslerle de kimse ilgilenmiyordu….
Ayşe Hanım takım elbiseli adamlardan birine bakıp tutsakların bantla kaplı ağızlarını işaret etti..
Takım elbiseli adam tutsakların ağızlarındaki bandı çıkardı…
"Kimsin sen ve benim kim olduğum hakkında bir fikrin var mı?" dedi ağzındaki bant çıkartılan adamlardan biri…
Ayşe hanım hiç konuşmadı…
"Kimsin dedim!!.. gözlerimi açta kim olduğunu göreyim.. eğer cesaretin varsa" dedi aynı adam..
Ayşe Hanım gözlerinde ki bandın çıkartılmasını işaret etti takım elbiseli adamlardan birine..
Konuşan adamın gözündeki bant çıkartıldı…
"Kadın??? Kimsin sen? " Adam kaşlarını çatıp yüksek sesle konuştu….
" Sen kimsin ? " dedi Ayşe Hanım…
Adam güldü..
"Demek kim olduğumu bilmiyorsun? "
Başını kadına biraz daha yaklaştırdı gözlerinde ki öfkeyi kadına göstermek ister gibi…
" Ben senin canını alacak olanım, ben senin şu dakikadan sonra en kötü kabusunum.. " Kadının korkmasını istiyordu adam.. Ama Ayşe Hanımın yüzünde hiçte korkmuş gibi bir ifade yoktu…
Adam tekrar konuştu alaycı bir ifade ile
"Peki sen kimsin ve benden ne istiyorsun?"
Ayşe Hanım gülümsedi…
" Ben senin ve burada gördüğün her şeyin sahibiyim!!" Adam aşağılar bir ifade ile gülümserken konuşmasını sürdürdü
" Ve senin acı çekmeni istiyorum… Acılarından kurtulmak için bana yalvarmanı istiyorum… Seni öldürmem için bana yalvarmanı istiyorum.."
Adam kahkahalarla güldü…
"Sen mi bana acı çektireceksin, sen mi beni yalvartacaksın.." dedi ve birden ciddileşip,
"Beni daha fazla sinirlendirmeden bu oyuna bir son ver, yoksa olacaklara katlanırsın.."
Ayşe Hanım yüzünde ki ciddi ifadeyi hiç değiştirmeden yürümeye başladı… şöminenin yanındaki ucu sivri demir çubuğu aldı…
Gözleri açık olan adam kendisi gibi diz çökmüş takım elbiseli adamlara bağırıyordu…
"Beni hemen çözün ve şu orospuyu da gözümün önünden def edin… kiminle uğraştığınızı bilmiyorsunuz?"
Ayşe Hanım elinde sivri uçlu demirle masaya yaslandı yeniden…
Sürekli konuşan adam gözlerini kısıp Ayşe Hanıma bakarak konuşmaya devam etti Tanımaya çalışıyor gibiydi…
" Sen kimin için çalışıyorsun? Düşmanlarımın hiç birinin yanında senin gibi bir orospu yoktu… Yoksa günü birlik kullandığım orospulardan biri misin?"
Ayşe Hanım hiç konuşmadı… Gözleri bantla kapalı tutsaklara baktı…
Ani bir hareketle sivri uçlu demiri konuşan adamın sağındaki tutsağın boğazına sapladı…
Adam böğürerek sırtüstü yere düştü… Konuşan adamın yüzünde ki alaycı ifade öylece dondu kaldı…
Ayşe Hanım sırtüstü yerde yatan adamın boğazına saplı demir çubuğu çıkarttı.. adamın boğazından kan fışkırdı,
Konuşan adam ağzı açık bakıyordu…… Takım elbiseli adamlar başları önde öylece bekliyordu. Gözleri bantla kapalı adamlar ne olduğunu anlamaya çalışıyordu..
Ayşe Hanım elinde ki sivri uçlu demiri adamın gözlerine sapladı… Adam bağırmaya çalışıyordu ama nefesi delinen boğazından hırlayarak çıkıyordu… Adam yerde debelenip duruyordu… Ayşe Hanım yüzüstü dönmüş adamın ensesine bastırdı ayağını, sivri uçlu demiri adamın böbreğine sapladı.. çıkarttı… sırtına saplamayı denedi..
Kaburga kemiğine vurup kaldı sivri uçlu demir….
Ayşe Hanım kan gölü içinde giderek daha az debelenen adamın sırtına çıktı iki ayağının üstünde.. Adam artık depreşemiyordu.. İki eli ile kavradığı demir çubuğu adamın ense köküne sapladı… Adam bir daha hareket etmedi..
Az önce konuşan, şimdi ağzı açık halde yerde yatan korumasına bakan adamın yanından geçip masaya yaslandı yeniden…
Sanki normal bir iş tarif edermiş gibi konuştu..
"Cesedi yakın, korumaların ellerini ve ayaklarını kesin… Ama ölmesinler…. Vedat Beyi yanınızda ağırlayın, kılına bile zarar gelsin istemiyorum…"
Takım elbiseli adamlar ayağa kalkıp emirleri yerine getirmeye koyuldular….
Ne az önce konuşan adam da ne de korumalarda en ufak bir hareket vardı…
Halbuki sert adamlardı, korumalarda Vedat beyde.. Şiddeti biliyorlardı, Vahşeti de.. Adam da öldürmüşlerdi…
Ama böylesini görmemişti Vedat bey… Üstelik bir kadın!!!…..
Konuşamıyorlardı, düşünemiyorlardı, hareket edemiyorlardı…
Takım elbiseli adamlar korumalar ile Vedat beyi dışarı çıkartırken
"Dosyayı getirin" dedi Ayşe Hanım
Takım elbiseli adamlardan biri arabadan aldığı dosyayı Ayşe Hanıma verip kan gölü içinde yatan cesedi almaya çalıştı… Ayşe Hanım adamı durdurdu..
"Masaya yaklaştır" dedi Ayşe Hanım..
Adam cesedi sürükleyip masaya yaklaştırdı..
"Diğerleri ile git, Bir saat sonra gelin cesedi götürüp yakın" diye emir verdi Ayşe Hanım..
Takım elbiseli adam dizleri üstünde Dağ evini terk etti..
Ayşe Hanım dosyayı açarken seslendi..
"Hatice!"
Yine üst kattan ayak sesleri duyuldu… Ayşe Hanım masanın üstüne oturmuş kan bulaşmış ayaklarını cesedin üstünde sallarken dosyayı okumaya başlamıştı..
Ayşe Hanım başını dosyadan kaldırmadan ayaklarının dibini işaret edip
"Otur!" dedi..
Genç kız her tarafı kanla kaplı yüzü koyun yatan cesedin üstüne oturdu, tam Ayşe Hanımın ayaklarının önüne.. Ayşe Hanım bir ayağını kızın yüzüne yaklaştırdı…
Kız ne yapması gerektiğini biliyordu.
***
Derinliklerden çığlık sesleri yükseliyordu… Vedat bey içine atıldığı dar çukurda, çığlık sesleri arasında düşünmeye çalışıyordu…
Dün gecenin etkisinden kurtulmuştu adam…
" Korkma mı istedi, ama korkmuyorum, korkmayacağım… kim olabilir… Lanet herif kimsin sen… Süleyman olabilir mi? Gemi işine karışmamam için beni sindirmeye mi çalışıyor…
Leventte olabilir… Sahilde ki villa arazileri için çok üstüme gelmişti…. kim olabilir.. Kim.. kim… Beni öldürerek hiç bir şey elde edemezler… Yıllarca ölümle burun buruna geldim, yaşaması gerekli biri olabilmek için ve ben bunu başarmışken hiç biri beni öldürmeyi göze alamaz.. korkmamı, onların istediklerini yapmamı istiyorlar.. Beni sindiremeyecekler, midelerine oturacağım… Bundan sonra merhamet yok.. "
Elleri ve ayakları uyuşmuştu….
"Kadın kim acaba? " düşünürken gülümsedi….
" Kim olduğunu bilmiyorum ama buradan kurtulduğumda becereceğim ilk kadın olacak.."
Elleri ve ayakları kesilmiş tutsaklar korkudan titriyorlardı…
Çok fazla küfürlü konuştukları için ağızlarını bantlamışlardı 2 saat öncesine kadar takım elbise ile yerlerde sürünen adamlar.. Şimdi üstlerinde leopar derisine benzeyen bir külottan başka hiçbir şey yoktu.. Televizyonda görünen taş devri adamları gibi giyinmişlerdi..
Kıllı göğüsleri ve sırtları, dağılmış saçları ile Taş devri adamlarına benziyorlardı aslında.. Sadece aldıkları emri yerine getirirken tıraş olmuş olmaları taş devri adamı olmadıkları ihtimalini düşündürürdü.
Belki de Ayşe Hanım onları bu ormanın derinliklerinde ki mağara da tuttuğu için bu kıyafeti giydiriyordu onlara..
Ağızları bantlı adamlar kesilen ellerinin ve ayaklarının acısını tam idrak edemeden yeni bir acı ile boğuşuyorlardı.. Taş devri adamları kesilen ellerin ve ayakların derilerini çekiştirip dikmeye çalışıyorlardı.. İşlerini bilen cerrah gibi çalışıyorlardı.. Daha önce yapmış gibi tereddüt etmeden işlerini yapıyorlardı.. Tabi önce ilkel yöntemlere başvurup kızgın ateşte adamların kan fışkıran kesiklerini dağlamışlar, kanamayı bir nebze olsun durdurabilmişlerdi… Bunu yaparken adamların derileri bayağı bir yanmıştı.. Şimdi dikerken deriler kolayca yırtılıyordu.. uğraşmaları gerekecekti….
Vedat bey duyduğu çığlıkların korkmasını sağlamak için yapıldığını düşünüyordu..
"hem gerçek olsa ne olur ki… bana yapmaya cüret edemezler. Ya yaparlarsa?"
tüyleri diken diken oldu Vedat beyin.. bağlı ellerini ovuşturmayı denedi..
"Cesaret edemezler…" Başka şeyler düşünmeye çalışıyordu Vedat bey..
"Anlaşılan birkaç gün burada kalacağız…bakalım neler yapabiliyorlarmış… Ne kadar ileri gidebilecekler…. Kama nın yokluğumu erkenden fark etmesinden başka çaremiz kalmadı… Keşke onun dediği gibi nerede olursam olayım onu günde bir kere arasaydım.. Güvenlik için iyi olurmuş.."
"Hatice!"
Güneş her şeyin gölgesini kısaltırken yatağın içinde geriniyordu Ayşe Hanım…
Genç kız Ayşe Hanım odasının kapısını açıp bekledi…
"Kahvaltımı hazırla"…
Hatice alt kata inerken Ayşe Hanım giyinmeye başladı….
Yazlık evin üst katındaki odalardan birinin penceresi açıldı, ıslık sesi duyuldu….
Bir adam ağaçların arasında sürekli dağ evini gözlerdi… Geceleri yanan ışık, gündüzleri çalan ıslık bir işaretti ağaçların arasında dağ evini gözleyen adam için. Islığı duyar duymaz ormanın derinliklerinde kayboldu adam..
Ayşe Hanım telefonda dün gece İstanbula gitmesini istediği adam ile konuşuyordu..
"……….. yarın akşam annesi burada olsun."
"Emredersiniz efendim" dedi telefondaki erkek sesi..
Ayşe Hanım kahvaltısını bitirdiğinde dağ evinin kapısı çalınıyordu…
" Mağaraya gideceğimi söyle" dedi Ayşe Hanım..
Hatice Ayşe Hanımın yatak odasından çıkıp alt kata indi. Kapıda bekleyen Taş devri adamlarına " Mağara ya gidecekmiş" dedi..
Adamlar başlarını eğip garaja doğru ilerlediler…
Ayşe Hanım merdivenleri iniyordu Hatice kapıyı kapattığında… üstünde simsiyah bir elbise vardı..Boğazını sarmalıyor, Diri göğüslerini ve biçimli vücudunu sarmalıyor.. Kalçalarından aşağı indikçe genişliyor, bollaşıyor ve ayaklarını örtüp yerlerde sürünüyordu elbise Ayakları çıplaktı..
Genç kızın yanına geldi.. Saçlarını okşadı… Yanağından öptü kızı..
"Aferin kızıma… Yavaş yavaş öğreniyorsun… İsyan acıya götürür. İtaat, mutluluğa… Bir şeyler ye ve dinlen… Gece seni almaya gelecekler….."
Ayşe Hanım kapıyı açtığında adamlar hazırlanmıştı..
Adamlardan biri belini tam doksan derece eğmiş. Bacaklarından ve ellerine bağlanmış bastonumsu odunlardan destek alarak at şeklinde bekliyordu.. Diğer bir adam dizlerinin üstüne çökmüş, at gibi duran adamın yanındaydı… üçüncü adamsa elinde at gibi adamın ağzının arasından geçirilmiş zinciri ve kırbacı tutuyordu…
Ayşe Hanım at gibi duran adama yaklaştı…diz çökmüş duran adam eğildi biraz daha.. Ayşe Hanım adamın ensesine basıp at gibi duran adamın sırtına bindi… Diğer adam zinciri ve kırbacı verdi Ayşe Hanıma…
Ağaçların arasından süzülen ışık eşliğinde dar patikadan yukarı, dağların zirvesine doğru tırmanmaya başladırlar.
Ayşe Hanımın kırbacı olmasa yolculukları 3 saat bile sürebilirdi.. Ama Ayşe Hanım asla durmalarına, hızlarını düşürmelerine izin vermedi… 1 saat sonra karlı dağların zirvesinden gelen dereye varmışlardı… Karların eridiği bir zamandı… Gerçi dağların zirvesinde kar hiç eksik olmazdı ama yine de yamaçlarda ki karların erimesi derenin insanın beline gelecek şeklide yükselmesini sağlardı.. Ayşe Hanım bu şeklide çıktıkları yolculuklarda en çok bu dereden geçmeyi severdi.. Zira derenin boyu kimi yerde at gibi duran adamın beline kadar geldiği olurdu.. Ayşe Hanım bacaklarının buz gibi sularla temas etmesini severdi.. arada da bir at adam, derenin içindeki çukurlara basar, suyun boyu adamın belini geçerdi… Buz gibi su Ayşe Hanımın kalçalarına değer, bacak arasını serinletirdi… Dereye geldiklerin de Siyah elbisesini göbeğinin hizasına kadar topladı..Derenin ortasında durdurdu at adamı, içinde bulunduğu anın keyfini çıkartmak istiyordu…Hala her yer ağaçlarla kaplıydı….
Ayşe Hanım seviyordu bu şeklide ormanın derinliklerinde seyahat etmeyi, güneş her şeyin gölgesini uzatırken mağaranın girişine ancak gelmiş olmalarının sebebi de bu güzel gezinti olmuştu.. Mağaranın girişi büyükçeydi.. ama kapkaranlıktı içerisi.. Mağarayı ilk defa gören biri 5-10 metrelik bir şey olduğunu düşünürdü mağaranın..
Mağarayı ilk defa gören biri o 5- 10 metrelik mesafeyi yürüse sonra ayaklarının dibinde beliren yuvarlak kaya parçasını yerinden oynata bilse, yuvarlak kaya parçasının kapak vazifesi gördüğü kuyudan yüzüne çarpan serin hava ile ürperirdi….
Mağarayı ilk defa gören biri biraz cesaretini toplayıp kuyudan aşağı sarkıtsa bedenini ve aşağı doğru inmeye başlasa, kuyunun duvarlarından destek alıp, 5 metre bile inmeden kuyunun bir tarafının galeri boşluğu gibi bir yere açıldığını fark ederdi ister istemez…
Mağaraya ilk defa giren biri galeriye atsa kendisini ve yürümeye devam etse.. zifiri karanlıkların içinde sağ tarafından ışık geldiğini görebilirdi… Giderek kuvvetlenen ışığa doğru yürüse, ama yürürken mağaranın derinliklerinden gelen ve yürümeye devam ettikçe artan, yankılanmaya başlayan çığlıklardan etkilenmese hayatında göreceği en muhteşem manzaralarından biri ile karşılaşabilirdi…
Mağaraya ilk defa giren biri bu manzarayı şöyle anlatırdı…Anlaşılan Karlı dağın altında kocaman bir boşluk varmış… 200 metre vardır herhalde mağaranın tabanı ile tavanı arasındaki mesafe.. Ve devasa sarkıt dikitler… Mağaranın tavanından sızan ışık, dev kolonları gök kuşağının yedi rengine boyamış sanki… Bu büyük galeri boşluğu bir sürü karanlık odaya, yada mağaracığa açılıyormuş gibi… Mağaranın uzun kenarı 500 m den fazla gibi… kısa denebilecek kenarda 300 metreden az olamaz…
Mağaraya ilk defa giren biri gördüğü bu güzellikten alsa kendini ve mağaranın içini dolduran, her taraftan yankılanan çığlıklara, ağlama seslerine odaklansa… ve merakını yenemeyip seslerin sahiplerini bulmaya çalışsa.. Yürüse büyük galeri boşluğunun karanlıklarına doğru.. Ve elindeki el feneri uçurumun kenarına geldiğini gösterse ona… 5 m kadar ilerisinde ki dümdüz duvara baksa, sonra uçurumdan aşağı tutsa fenerini, aslında uçurum dediği şeyin etrafı dümdüz duvarlarla çevrili kare şeklinde bir zemin olduğunu görecek… Uçurum dediği şeyin yüksekliğinin en fazla 4 m olduğunu düşünecekti.. Kare zemin de gezdirirken fenerin ışığını bir kapı görse.. Tüm cesaretini toplayıp kapıyı açsa ve bulsa çığlıkların sahiplerini, oradan bir an önce kaçmayı ve gördüğü her şeyi unutmayı dileyecektir sadece..
Ama böyle bir şey hiç olmadı… Mağarayı sadece bilenler biliyordu hiç bir kitapta, hiçbir bilimsel yayında geçmiyordu mağara.. keşfedilmemişti.. İlk defa mağarayı kimin bulduğunu Ayşe Hanım bile bilmiyordu… ama mağaradaki herkes Ayşe hanımdan öğrenmişti mağaranın varlığını ve oraya giren bir daha çıkamıyordu…
Geceleri çiftlikten bakan biri sık ormanların arasında, dağın zirvesine yakın bir yerde ateş yakıldığını yada birilerinin ışık yaktığını yada ormanın içinde parlayan bir şeyler olduğunu görebiliyordu… Geceleri ormandaki parıltıyı görenler bunun ay ışığının bir oyunu olduğunu düşünmek istiyorlardı ama ay olmadığı zamanlar o parıltının görünmesine bir anlam veremiyorlardı.. Dünya bilinmezlikler ile doluydu ve her şeyi bilmenin bir anlamı yoktu.. İmkanı da.. Varsın ormanda parlayan ışıklar bilinmeyen olarak kalsındı…..
Ayşe Hanım yuvarlak taşın yanına geldiklerinden at adamın sırtından indi.. diğer iki adam yuvarlak kayayı yerinden oynatıp kuyunun girişini açtılar.. İki adam karşılıklı olarak kuyunun içine girdiler.. Sırtlarını kuyunun duvarlarına yaslayıp yavaşça aşağı inmeye başladılar.. Ayşe Hanım sırtlarını duvara, yüzlerini birbirlerine dönmüş iki adamın omuzlarına bastı… at adam iyice aşağı indiklerinden emin olduktan sonra kuyunun içine sarkıttı kendisini.. Yuvarlak kaya ile kuyunun girişini kapatıp aşağı inmeye devam etti.. Mağaradan çıkabilen adamlar ezbere biliyorlardı mağaranın içini.. Her köşeyi, her deliği….
Büyük galeri boşluğunun ortasına geldiklerinde Ayşe Hanım. Dağ evinde kalan kızı getirmelerini istemişti..
Üç adam aynı yoldan hızla uzaklaştılar genç kızı getirmek için… Galeri boşluğunun içi içeride yakılan ateşlerle yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyordu… Ayşe Hanım karanlıktan çıkıp kendisine yaklaşanın kim olduğunu anlamaya çalışıyordu…
Kambur, kolları ve bacakları orantısız biriydi kendisine yaklaşan.. quasimodo gibi bir şey.. Fakat iki ayağının üstünde yürüyemiyor.. sürekli ellerini de kullanıyor….
Ayşe Hanımın ayaklarının dibine geldiğinde boynunda ki tasmayı kaldırıp Ayşe Hanımın eline uzattı.. Derken taş devrinden gelmiş gibi görünen üç adam Ayşe Hanımın önünde diz çöktü…
" Korumalar nerede ?" dedi Ayşe hanım..
Adamlardan biri Karanlık bir odayı gösterdi… Ayşe Hanım ayaklarının dibinde yürüyen kamburla ile birlikte Karanlık odaya girdi.. Adamlar hemen odayı aydınlattı.. Korumaların kesilen yerlerden hala kanlar damlıyordu.. Adamlar bir türlü kol ve bacak derilerini denkleştirip kapatamamışlardı yarayı…
Ayşe Hanım korumaların bembeyaz yüzlerine, baktı.. adamlar ölmek üzereydi..
"Ağızlarını tekrar bantlamanızı söylediğimi hatırlamıyorum" dedi…
adamlar cevap vermeden bekledi….
"Cevap verin " dedi Ayşe Hanım..
Adamlardan biri konuştu.. " Çok ses çıkartıyorlardı efendim."
" Demek ses çıkartıyorlardı?"
Adamlar konuşmadılar..
"Vedat bey nerede" Adam dizleri üstünde sürünerek çukurların olduğu yere doğru yürüdüler.. Ayşe Hanım adamları takip etti… Çukurlardan birinin içinde Vedat bey kendinden geçmiş halde uyuyordu yada baygındı…. Göz ucu ile baktı çukurun içinde ki adama, çukurun dibine kadar yürüdü…
"Karanlık olsun" dedi Ayşe Hanım.. Adamlar ellerinde ki meşaleleri söndürdü.. Mağaranın içinde el feneri de kullanılırdı…. Güçlü projektörlerin kullanıldığı da..
Mağaranın uzak köşelerinde yanan meşaleler seçilebiliyordu ama Ayşe Hanım yanında durduğu çukurdan bakınca karanlıktan başka bir şey görünmüyordu…
Ayşe hanım genişliği 1 m yi ancak bulan yuvarlak çukurun iki yanına yerleştirdi ayaklarını, siyah eteğini yukarı doğru topladı…
Ormanın içinde hızla ilerleyen üç adam Dağ evinin kapsına gelmişlerdi. Kapıyı çalıp diz çöktüler kapının önünde… üstünde külottan başka hiçbir şey olmayan genç kız kapıyı açtığında adamlar sıra ile genç kızın ayaklarını öptüler..
Ayşe Hanım olduğunda Hatice bir hiçti. Ayşe Hanım olmadığında her şey….
Adamlardan biri at pozisyonuna geçti hemen.. Diğer adamlar başları yerde bekliyordu.. Genç kız at adamın sırtına atladı çevik bir hareketle, adam dengesini kaybeder gibi oldu ama toparladı kendisini.. Adamın ağzından geçirilmiş ince zinciri bir eline doladı genç kız.. Diğer iki adam ağaya kalktı, biri elindeki kırbacı genç kıza verdi.. Genç kız at adamı kırbaçladı… Karanlık ormanın içinde kırbaç sesleri geliyordu.. Ezbere bildiği patika yolda elinden geldiğince hızlı ilerlemeye çalışıyordu at adam… Mağara ya yaklaştıklarında nefes nefese kalmıştı üçü de… Genç kız elinde ki zinciri çekip at adamı durdurdu, Hava serin sayılırdı, hızlı gelmişlerdi, birazcık üşümüştü üstünde külottan başka hiçbir şey olmayan genç kız.. Ayaklarını at adamın omzundan aşağı sarkıttı. Bütün ağırlığı ile adamın kürek kemiklerinin üstüne oturuyordu şimdi.. sağındaki adamın saçından tutup at adamın tam önüne geçmesini sağladı, yüzü kendisine dönük adamın çenesi at adamın kafasına temas edinceye kadar aşağı bastırdı, adamın başını… kalçaları at adamın ensesine yerleşinceye kadar kaydı at adamın üstünde
Genç kız at adamın sırtına uzandı, külotunu kenara sıyırıp işemeye başladı.. Önce bir iki damla.. sonra tazyikle fışkırmaya başladı genç kızın sarı sıvısı, çenesi at adamın kafasına yapışık gibi duran adamın yüzüne doğru… Rahatladığında sol tarafındaki adamın saçlarından yakalayıp bacaklarının arasına yönlendirdi adamın başını….
Vedat bey ıslandığı için uyanmıştı… kendisini su ile ıslattıklarını düşünüyordu ama saçından burnuna oradan da dudağının üstüne süzülen sıvının tadı suya benzemiyordu hiç..
"İğrenç" diye düşündü Vedat bey… Aynı bulunduğu ortam gibi, içine atıldığı çukurun kokusu gibi..
Hiçbir şey görünmüyordu… ama ortalıkta birileri vardı… duyabiliyordu…
" Kim var orada? Beni buradan çıkartın ve ellerimi çözün derhal!"
Ayşe Hanım geri çekildi.. tasmasını çözdü ayaklarının dibindeki kambur adamın.. Adam dizlerinin üstüne oturdu, kollarını bükmeden yere yapıştırdı.. kamburu olmasa heybetli bir aslan görüntüsü çizebilirdi.. Sırtındaki kambur yüzünden başı yere doğru dönmüş, kamburu iyice ortaya çıkmıştı.. Ayşe Hanım eteğini kaldırım adamın eteğinin içinde gizledi.. Ve oturdu Ayşe Hanım Adamın kamburu ile başı arasındaki yumuşak kavise… ayaklarını adamın ellerinin üstüne koydu…
Vedat beyi çukurdan çıkartmalarını işaret etti.. Adamlardan biri çukurun içine girdi.. Vedat beyi yukarı doğru kaldırdı başka bir adam Vedat beyi çukurun dışına çekti..
Yanan meşalelerin kararsız ışığında karşısında duran Siyah elbiseli kadına baktı.. Oturuyordu sanki ama neyin üstüne..
" Kadın kimdi? Dün geceki kadın olsa gerek." Dün gece kadının yüzünü zihnine kazıyamamıştı Vedat bey.. Bir kadının olduğunu hatırlıyordu sadece.. Başını kaldırmayı denedi… Nerede olduğunu anlamak ister gibi..
Karanlık, biraz soğuk, sert bir zemin…mahzen gibi, mağara gibi bir yer..
Ayşe Hanım adamın yüzüne bakıyordu sadece…
Vedat bey kendisini toparlamaya çalışıyordu.. ellerinde meşale taşıyan adamların garip kıyafetlerine bir anlam veremedi… Ama şimdi onun üstünde düşünemezdi… dün geceyi düşündü…
" Eee benden ne istediğini söylemeyecek misin hala?" dedi Vedat bey..
" Dün söylemiştim" dedi Ayşe Hanım…"
***
Gülümsedi Vedat bey..
" Tüm karılar gibi sende çok geveze bir karısın ve ben senin söylediğin onca boş laf arasında kaçırmışım benden istediğin şeyi, hatırlatırsan tekrar sevinirim.. mümkünse bir iki kelime ile"
Kadının kızmasını istiyordu…
Gülümsedi Ayşe Hanım.. " senden istediğim şeyi hatırlamana, hatırlayıp bana yardımcı olmana ihtiyacım yok, istediğimi senden alırım merak etme" dedi
" İşte kadınları bunun için sevemiyorum bir türlü, ikinci kez sorduğum son derece basit bir soruyu, anlaşılamama ihtimali ortadan kalksın diye iyice açıkladığım halde üstüne üstlük bir iki kelimelik bir cevap istediğimi belirtmeme rağmen aldığım cevaba bak.. yine bir sürü boş kelime, o boş kelimelerin arasında hala sorumun cevabı olabilecek nitelikte tek bir kelimecik bile yok… "
Kadının sinirlenmesini istiyordu, öfkelenmesini, öfkesine yenik düşmesini istiyordu..
Vedat bey kadının yanında meşaleleri tutan adamlara dönerek konuştu..
" Bak aynı soruyu bir erkeğe sorduğunda nasıl cevap alıyorsun..kısa, net ve doyurucu.." dedi ardından soruyu sordu..
"Benden ne istediğinizi söyleyin.."
Adamlar cevap vermediler.. Vedat bey bekliyordu… Ayşe Hanım gülümsüyordu..
" Vedat bey kısa, net ve doyurucu bir cevap istiyor, biriniz cevap versin konuşmadan" dedi Ayşe Hanım…
Adamlardan biri Vedat beye yaklaşıp olanca gücü ile bir yumruk attı çenesine. Vedat Bey dengesini kaybedip düştü.. Dudağı patlamıştı….
Ayşe Hanım gülümsüyordu hala…
" Yeterince açık, net ve doyurucu bir cevaptı umarım" dedi..
Vedat bey dili ile dudağını sıvazlayıp doğrulmaya çalıştı…
" Kesinlikle.. " dedi. Vedat bey de gülümsüyordu…
Akıllı biri, yanındaki adamlar ise tam bir profesyonel… ama kızıyor… öfkeleniyor… biraz daha beklemeliyim…. Vedat bey bu şekilde düşünürken karanlıkların içinden gelen ayak seslerine çevirdi hepsi bakışlarını…
Üstünde külottan başka hiçbir şey olmayan genç kız Ayşe Hanımın önünde diz çöküp eteğinin üstünden Ayşe Hanımın ayaklarını öptü…. Diğer üç adam başları önde bekliyorlardı sadece… Hatice varken diğerleri hiçbir şey yapamazdı emir verilmediği sürece….
Vedat bey gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı, daha hızlı düşünmeye çalıştı…
Ne yapıyorlar.. Sahibe ve köleleri oyununu mu oynuyorlar… Kim biliyordu? Levent.. o benimle bir iki kere bu tip partilere gelmişti… demek ki Süleyman olamaz… Levent niye böyle bir şey yapsın ki? Başka? İsmet… İsmet bana bunu yapmaya cesaret edemez.. Ya Süleymanın bir yerden haberi olmuşsa ve bana senin kadınlara yaptığın işkenceleri biliyorum mesajı veriyorsa? Evet… Büyük ihtimalle de onun için dominant görünümlü bu kadını seçti, ve bu adamlar da oyundaki rollerini oynuyorlar… Benim kadınlara yaptığımı bu kadının bana yapmasını istiyor demek ki…. Zavallı Süleyman…. Demek onun için dün gece bu adam kapının önünde secde eder gibi bekliyorlardı… Adamların giydikleri şeylerin manası da ortaya çıkıyor böylece..
Hiçbir şey belli etmemeliydi… yüzündeki tebessümü silmeye çalıştı…
" Vedat beyi önce ellerinle sonra kırbaçla hırpala biraz… çok ileri gitme" dedi Ayşe Hanım başını dizlerinin üstüne koymuş genç kızın kulağına… Genç kız ayağa kalktı…
Vedat bey kadınları izliyordu…
Ayşe Hanım üstüne oturduğu kambur adamın göğsüne vurdu bir ayağını adam duruşunu değiştirmeden ilerlemeye başladı..
Vedat bey az önce oturduğunu sandığı Kadının garip hareketlerle ilerlemesine bir anlam veremedi… Eteğinin altında nasıl bir şeytanlık olduğunu da çözememişti… Ama bu iyi bir fırsattı..
" Kadın, bu gün buradan kurtulduğumda yapacağım ilk şeyin seni becermek olacağını düşünüyordum.. beş dakika öncesine kadar da fikrim değişmemişti.. Ta ki şu orantısız vücudun ve iğrenç yürümeni görünceye kadar.. "
Ayşe Hanım üstüne oturduğu adamın boynunu sıkıp onu gideceği yöne yönlendirirken konuşmaya devam etti Vedat bey
"Fakat üzgünüm benimkinin de bir haysiyeti var yapamam.. Ama üzülme senide yatağına atacak bir Süleyman çıkar elbet.." Gülümsüyordu Vedat bey… kadına hakaret etmiş, kadının patronunun adını söylemişti.. Belki bir şeyler kaçırırdı kadın ağzından..
Ama Ayşe Hanım hiçbir şey demedi… Vedat bey birden önünde beliren genç kızın tokadı ile sendeledi.. Başını kaldırıp genç kıza baktı.. Sonra bu gece ki son hamlesini yaptı Ayşe hanıma…
"Kadın!! teşekkür ederim.. Bu kız olabilir işte.. Güzel, orantılı bir vücudu var, ayrıca geveze değil.."
Yüzüne şiddetli bir tokat yedi…
Ayşe Hanım karanlıkların arasında kaybolmuştu..
"Acıdı.." dedi Vedat bey…
Genç kız bir eli ile Vedat bey in saçından tutmuş diğer ile durmadan tokatlıyordu Vedat beyin yüzünü bir elinin tersi ile bir düzü ile… 5 dakika kadar sonra genç kız yorulmuştu… Vedat bey kıpkırmızı yanaklarından yayılan sıcaklıkla konuştu..
" vay bee okul yıllarıma döndüm yeniden.. ne dayaklar yermişiz eskiden"
Genç kız bu kez adamın kulaklarını kavrayıp sıkıştırmaya, adamın koca gövdesini kulaklarından asılıp yukarı kaldırmaya başladı.. Kaldıramadı elbette…
Vedat beyin yanakları gibi kulakları da kızarmıştı..
" Ahh anamı hatırladım, o da az çekmezdi kulaklarımdan, adam olayım diye.. adam olduysam onun sayesindedir… Şimdiden sonra pek bir şey olacağını sanmıyorum"..
Canı yanıyordu Vedat beyin…. fakat Vedat bey acının ne olduğunu bilen acımasız bir adamdı..
"Beni böyle mi korkutmayı deniyorlar.. yoksa gururumun kırılmasını mı istiyorlar.. Bu kadar salak insanlar beni nasıl yakalayabilmiş hayret.."
Genç kız elleri acıdığı için tekmelerini kullandı bir müddet.. onlarda yorulunca eline kırbacı aldı…
Hava akımının titrettiği meşalelerin alevinde genç kızın terden parlayan vücudu daha bir çekici, daha bir hoş göründü adama…
Ayşe Hanım baygın korumaları yerde sürükleyen iki adamla birlikte mağaranın daha derin, daha karanlık yerlerine doğru ilerliyordu…
Sokrates in dediği gibi.. bir mağara düşünün içinde yüzleri duvara dönük insanlar olsun.. Bir mağara düşün, yüzleri duvara dönük insanlar duvarda ki gölgelerden başka bir şeyi bilmesinler, görmesinler… Tüm ömürlerini bu mağarada geçirdiklerini düşün… o insanlara renklerden bahsetmek ne kadar anlamsızdır.. o insanlara gölgelerin gerçek sahiplerinden, gerçek görünümlerinden bahsetmek ne kadar zordur.. o insanlara gerçeği anlatmak ne kadar zordur….Ancak gördüklerinde inanabilirlerdi, o da bir ihtimal, çoğu inkar edecekti yine .. Çoğu yeniden gölgelere bakmayı isteyecekti..
Bir mağara… içinde insanlar… kendilerini bildiklerinden beri mağaranın içindeler.. Duvarda gölgeler görürler kimi zaman.. Çoğunlukla bir kadının sesi duyulur… Kadın onlara anlatır… onlar dinlerler… Bazen duvarda gölgeler görünür.. dinlediklerine inanırlar..
Ayşe Hanım ölmek üzere olan korumalara ne yapmaları gerektiğini söyledi adamlara…
Mağaranın içindeki insanlar kadını dinliyordu yine…
" ………….. Ve onlar yine isyan ettiler, ve onlar yine suç işlediler… ikisi pişman olmuştu yaptıklarından ötürü, dünyada Tanrıçalarından başka kendilerine huzur verecek, kendilerine mutluluğu yaşatacak bir güç yoktu çünkü…. Emirlerine karşı geldikleri Tanrıçalarına kendilerini affettirmeleri gerektiğini düşündüler.. Ama böyle bir isyanı, böyle bir suçu nasıl affettirebilirlerdi? "
Kadın sustu… mağaradakiler düşünmeye başladı… fısıltı ile konuşuyorlardı.. her biri Tanrıça ya karşı işlenen suçun nasıl bağışlanacağına dair fikrini söylüyordu..
Kare şeklindeki zeminde toplanmış, yüzlerini pürüzsüz duvara dönmüş insanların arkalarındaki düz kayaların 4 metre kadar üstünde iki adam Ayşe Hanımın emirlerini yerine getirmişlerdi.. boylu boyunca uzanan korumaların altındaki adamlar, elleri ile korumaların ellerini kavramış Ayşe Hanımın yeni emirlerini bekliyorlardı..
Kadının sesini duydu yeniden kare şeklindeki zeminde oturup düz duvara bakan insanlar..
" Sonunda bir çare bulmuşlardı… İki adam kendilerini tanrıçaya bağışlatmanın yolunu bulmuşlardı… Birisi Tanrıçaya isyanımızın nedeni beynimiz, düşüncelerimiz… Ben beynimi sunacağım Tanrıçaya dedi.. diğeri Tanrıçaya isyanımızın nedeni kalbimiz, ben kalbimi vereceğim Tanrıçaya dedi…"
Bir den bire dümdüz duvarda gölgeler belirdi… Yere uzanmış iki adam vardı.. Başları birbirine bakıyordu.. aralarında ki iki karış kadar mesafe vardı… Kare zeminde ki insanların haykırışları duyuldu…
Ayşe Hanım üstündeki siyah kıyafeti çıkarmış çırılçıplak ve ayakta bekliyordu.. Yerde uzanan adamların biraz gerisinde… Duvara gölgesi yansımayacak şekilde…
Yere uzanmış adamlardan birinin sesini duydu duvardaki gölgelere bakanlar…
" Ey Tanrıçamız beni affet suç işledim… suçumu kalbim yüzünden işledim, işte kalbim senindir."
Duvardaki gölgelerden birinin elleri yukarı kalktı, sonra hızla pençe gibi olmuş ellerini göğüslerine batırdığını gördü düz duvara bakanlar… Düz duvar da göğüslerini, göğüs kafesini iki yana fırlatan adamı gördüler… Hepsi pür dikkatti, hepsi dehşet içinde, hepsi tüyleri diken diken olmuş duvardaki gölgeyi izliyorlardı… Dikkatli baktıklarında hala çarpan kalbi görebiliyorlardı… Kalbini ortaya çıkartmış adam konuştu..
"İşte Tanrıçam bu günahkar kalbim, senindir.. al onu…"
Kare zeminde durup düz duvara bakan insanlardan kimi ağlıyordu, kimi Tanrıçaya adamı affetmesi için yalvarıyordu, kimi kalbini almasını onu huzura kavuşturmasını istiyorlardı…
Sonra diğer adamın sesini duydular..
"Tanrıçam beni affet suçumdan ötürü.. suçumu beynim yüzünden işledim.. İşte beynim!! Al senindir" dedi..
Ve düz duvarda ki konuşan gölgenin elleri başına gitti kafatasına vurdu tüm gücü ile… parça parça kafatası kemiklerini kopardı…
Duvardaki gölgeleri izleyenlerden kimi titriyordu, kimi kendisini Tanrıçaya tam anlamı ile adayamadığını düşünüyordu.. kimi bu iki adama gıpta ile bakıp onlar gibi olmayı istiyordu… Duvarda görünen gölgenin beyin kıvrımlarını görebiliyorlardı….
"İşte tanrıçam Beynim senindir al onu!!" dedi beyninin gölgesi görünen adam….
Ayşe Hanım iki adım yürüdü… arkasındaki adama işaretini verdiğinde büyük projektör duvarda yeni bir gölge yarattı…
"Tanrıça!!! Tanrıçamız!!!" diye bağırıyordu duvardaki çırılçıplak gölgeye bakan insanlar..
kimi bayılıp yere düştü.. Kimi hemen diz çöküp başını yere koydu….
" Bana isyan ettiniz!! Bana karşı suç işlediniz!!"
Mağaradakilerin hepsi diz çökmüş hipnotize olmuş gibi duvarda ki Tanrıçalarına bakıyorlardı…
"Ama suçunuzu anladınız, affedilmeyi istediniz!!" sizi affediyorum.. Ve günahkar kalbiniz ile beyninizi içinde benden başka bir şey olmasın diye alıyorum… Sizi hizmetime alıyorum…"
Ayşe Hanım göğüs kafesi açık adamın kalbinin üzerine koydu çıplak tabanını… son kez kanatlarını çırpan kuş gibi düzensiz bir şekilde çarpıyordu adamın kalbi.. ayağının tabanını çarpan kalbin üstünde gezdirdi Ayşe Hanım… Parmakları ile kalbi kavramaya çalıştı..
Kalbin ritmi iyice düzensizleşti, çarpışları hissedilmez olmaya başladı.. Parmakları ile kalbin üstüne bastırdı Ayşe Hanım… Koruma gözlerini açtı birden, Ayşe Hanım biraz daha bastırdı kalbin üstüne.. Korumanın göz bebekleri kaydı….
Ayşe Hanım diğer ayağını beyin kıvrımları görünen adamın yüzünün üstünde gezdirdi önce… o ölmüştü az önce… Sonra beyin kıvrımlarına dokundu parmak uçları ile… Ayak parmaklarını hareket ettirip kıvrımların arasına sokmaya çalıştı parmaklarını.. Tırnakları ince zarı deldi… krem rengindeki sıvı akmaya başladı.. Tırnaklarının deldiği yerden içeri soktu ayağını Ayşe Hanım.. Kemiği buluncaya kadar.. Ayağı adamın beyninin içinde kayboluncaya kadar da durmadı…
Kalpleri durmuş gibi, sanki az önce kendi kalplerinin üstündeymiş Tanrıçanın ayakları gibi, sanki az önce kendi beyinlerinden içeri Tanrıçanın ayağı girmiş gibi….. soluk almadan izliyorlardı düz duvarda ki gölgeleri…
" Sizi affettim, kalbinizi ve beyninizi aldım…" dedi Tanrıça…
Düz duvarda tanrıçanın önünde diz çökmüş bekleyen bir kadın gölgesi belirdi… Kadın Tanrıçanın ayaklarına kapanmış bekliyordu..
"Sen bana inanlara anlat, ben isyankarları değil, itaat edenleri severim… Sen bana inananlara anlat, sadece beni severlerse kalplerini, sadece beni düşünürlerse beyinlerini bana vermiş olurlar… Suç işlerlerse, isyan ederlerse bu ikisine gösterdiğim merhameti göremezler benden… Sen onlara anlat" dedi ve Ayşe Hanımın gölgesini duvara yansıtan projektör söndü.. Ardından diğerleri….duvarda gölge kalmadığında bir kadın sesi duyuldu…
" Tanrıçanın sevgisini kalbimizden çıkartmamalıyız……………."
" Çok Acıdı"
bir kırbaç darbesi daha…
"Yine acıdı"
bir kırbaç darbesi daha " hala acıyor…"
Genç kız yarım saattir Vedat beyi kırbaçlıyordu… ve her kırbaç darbesinden sonra bu tip sözler duyuyordu… Aslında başka yöntemlerde deneye bilirdi Vedat beyin üstünde ama Ayşe Hanım fazla hırpalamamasını emretmişti..
Ayşe Hanım siyah elbisesinin içinde eteğinin altında ensesine oturduğu kambur adamla büyük galeri boşluğuna doğru geliyordu..
Canı yanıyordu Vedat beyin ama dayanabiliyordu… daha fazlasına dayanmıştı.. kendisini konuşturmak için işkence gördüğü günlerde öğrenmişti insanın canının gerçekte nasıl yandığını… tırnakları söküldüğünde bile dayanabilmişti halbuki…
Ayşe Hanımı gördüğünde yine konuştu Vedat bey…
" Ooo biçimsiz kadın sen mi geldin.. Bizde bu güzel kızla idman yapıyorduk… kol kaslarını çalıştırması gerekiyor biraz, zira yatakta zapt edilmez olurum…"
Ayşe Hanım hiç oralı bile olmadı…
"Dışarı götürün, sadece ayaklarını çözüp serbest bırakın" dedi…
Vedat bey duyduğuna bir anlam veremedi….. " ne oluyor? Pes mi etti yoksa.. ne kadar çabuk? Yoksa Süleyman dan emir mi aldı?" düşünüyordu Vedat bey..
Adamlar Vedat beyi kollarından kavrayıp kaldırdılar.. mağaranın dışına doğru gidiyorlardı…
Ayşe Hanımın sesini duydu yeniden…
" Vedat bey ava çıkıyorsunuz, sakın avlanmayın!!"
"Yeni bir numara demek ki!! Neyse hele bir serbest kalayım bakarız çaresine" fazla üstünde durmadı Vedat bey..
Adamlar mağaranın çıkışına yaklaştıklarında Vedat beyi bayılttılar… Vedat bey gözlerini açtığında ağrıyan başını ovuşturmayı denedi ama elleri bağlıydı hala… iki eli ile sızlayan başını ovdu Vedat bey.. ayaklarındaki ipi çözmüşlerdi…
Düşünüyordu… " Ava çıkıyorduk.. peşime düşecekler demek ki…Her tarafı ağaçlarla kaplı bir yerdeyim.. ağaçlardan başka hiçbir şey görünmüyor.. nereye kaçılır? Yokuş aşağı? Yokuş yukarı? Sağa? Sola?…."
Vedat bey yokuş aşağı koşmaya başladı…
Ne peşinden gelen birilerini duyabiliyordu.. ne de ne kadar daha koşması gerektiğini… Sadece koşuyordu…
"Demek uzun zamandır oğlunuzu görmediniz?" dedi Ayşe Hanım..
80 yaşında ki kadın titreyen elleri ile bir yudum daha aldı limonatan, batmaya yüz tutan güneşin sıcaklığını son kez hissetmek ister gibi uzun uzun baktı güneşe..
"Evet tam bir yıl oldu.. işleri çok yoğun, bir de onu kıskananlar, çekemeyenler şu sıralar çok üstüne gitmeye başladılar.. Gazetelerden takip ediyorum.. Hırslarından, hasetlerinden, oğlumun başarılarının yanında düştükleri küçüklük kompleksinden ne yapacaklarını şaşırmışlar.."
Ayşe Hanımın İstanbula gönderdiği adam, Vedat Beyin annesini lüks bir huzur evinde bulmuştu.. Oğlu adına çalıştığını, son günlerde ki karalama kampanyası yüzünden Vedat beyin çok bunaldığını annesi ile görüşmek istediğini ama buraya gelemediğini… Eğer isterlerse Vedat beyi şu an inzivaya çekildiği yerde görebileceklerini, Vedat beyin bunu çok istediğini söylemiş… Yaşlı kadın oğlunun yanında olabilmek için bu teklifi hemen kabul etmiş… Aynı gün yola çıkmışlar..
Ayşe Hanım yaşlı kadının limonatasını tazelerken konuştu..
" Oğlunuz bize sık sık sizden bahseder.. Onun yanında çok büyük bir değeriniz var" dedi..
Yaşlı kadın gururlandı..
"Sağolsun Allah herkese böyle hayırlı evlatlar nasip etsin, çok sıkıntılar çektik eşim öldükten sonra… sabahın köründen, gece yarılarına kadar çalıştım oğlumu okutabilmek için.. Tam bir erkek olarak yetiştirdim onu… otoriter, disiplinli, çalışkan, şakadan, hafifmeşreplikten hiç hoşlanmaz mesela… "
" Bir şey sorabilir miyim.. yanlış anlamayın lütfen.. Neden oğlunuzun yanında değil de huzur evinde kalıyorsunuz?"
"Oğlumda hiç istemedi gitmemi ama bir noktadan sonra insan akranlarını aramaya başlıyor, hele de yakın çevrenizde, dostlarınız arasında hiç kalmamışsa.. onun için huzur evine gitmek istedim… Bir saate kadar gelir mi demiştiniz?"
" Evet çok önemli bir işi çıktı benim sizinle ilgilenmemi istedi, bir saate kalmaz gelir sanıyorum" dedi Ayşe Hanım…
İki kadın konuşmaya devam ettiler…..
Vedat bey hışırtıların yaklaştığını duyabiliyordu.. ve kırbaç sesini…
Nereye gittiğini bilmeyen bir adam kaçıyor… Nerede olursa olsun elleri ile koymuş gibi bulacak üç adam kovalıyordu… İkisi hızlı koşuyor, üçüncü adam sırtında taşıdığı genç kızın ağırlığı yüzünden onları geriden takip ediyordu…
Elleri hala bağlı olduğu için bir türlü istediği şekilde koşamıyor, istediği çevik hareketleri yapamıyordu Vedat bey..
Sesler yaklaşıyordu, yüzüne çarpan ağaç dalları hızını kesiyordu… Ayaklarına dolanan sarmaşıklar yüzünden ikide bir düşüyordu… güneş batıyordu… Yokuş bitmişti… Hala her yerde ağaç vardı… Sağda ve solda düzlükler tam karşısında dik bir yokuş… Dar bir vadinin ortasına gelmişti yokuş aşağı koşarken… nereye gideceğine karar vermişken üstüne atlayan adam onu yere devirdi.. Elleri bağlı olmasa adamdan kurtulabilirdi belki.. Diğer adam da bitiverdi yanı başında.. ayaklarını bağladılar yeniden…. Nefes nefes kalan Vedat bey kendini toparlamaya çalışıyordu…. Ağaçların arasından bir adamın sırtına binmiş genç kızı görünce şaşırdı… Dün gece ki kızdı bu…
Artık gördükleri onu şaşırtmıyordu….. " dün benimle dalga geçtin aklınca öyle mi? Cezanı çekeceksin?"
Nefesini düzenlemeye çalışırken konuştu..
" Ne yapacaksın tokatla beni hadi"
"Ne yapacağımı göreceksin" dedi genç kız…
Adamlar Vedat beyin ağzına metal bir top sokup başı ile çenesini sıkıca birbirine yapıştırdılar bant ile… Vedat bey çenesinin tüm gücünü kullanmasına rağmen ağızını birazcık açıp metal topu dışarı atamıyordu… Adamlardan biri Vedat beyi omuzlayıp at adamı takip ederek yürümeye başladılar…
Dağ evine vardıklarında hava kararmıştı… Garaj kapısından girip bodrum kata indiler…
Vedat beyi yüzü koyun masaya yatırıp ellerini bağladılar.. Bacaklarını da masanın ayaklarına sıkıca bağladılar… Genç kız iki adam Vedat beyin tam karşısına geçip gözlerinin önünde mastürbasyon yapmaya başladılar… Arada bir sertleşmiş aletlerini Vedat beyin yüzüne vuruyorlardı…
Genç kız beline taktığı yapay penisle Vedat beyin arkasına geçip yapay penisi kremlemeye başladı.
Vedat bey ilk defa o zaman korkmaya başladı içinde bulunduğu durumdan… çok ciddi bir durum vardı ortada… sanki kendisini yakalayanlar kendi başlarına hareket ediyormuş gibi… Sanki patronlarından gizli bir iş çeviriyorlarmış gibi… Ve patronunun emri olmadan bir şey yapmaya karar vermişlerse şayet ne olacağını kimse bilemezdi…
Vedat bey kalçalarının arasında gezinen kaygan ve zarif parmakları fark etti birden.. iki parmak Vedat beyin içine girmek için uğraşıyordu.. Vedat bey terlemeye başladı…. Sonra sert plastik gibi bir şeyin arka deliğini zorladığını hissetti… zorladı.. içeri girmeyi denedi.. Vedat bey kendini kasıyordu… Karşısında mastürbasyon yapan adamlar Vedat beyin kıçına bakıyorlardı.. heyecanla bekliyor gibiydiler.. Onların yüz ifadesini görmek daha gerdi Vedat beyi.. Sert plastik bir kere daha zorladı arka deliğini, yine geçit vermedi Vedat bey.. Bir an sert plastiği hissetmedi genç kızın elleri kalçalarındaydı yine..
Genç kız yapay penisi sıkıca tutmuş Vedat beyin kalçalarını ayırıyordu diğer eli ile… Genç kız var gücü ile abandı… Baldırları adamın kalçasına yapıştı…. Sert plastik arka deliği yırtmış gidebildiği yere kadar gitmişti… Vedat beyin gözleri faltaşı gibi açılmıştı.. Acıdan ağzının içindeki metal topu ısırdı var gücü ile azı dişlerinden biri çatladı…
"Acıdı mı?" diye sordu genç kız… ağzında metal top olmasaydı bile konuşmazdı Vedat bey.. Ah derdi sadece… Gerçekten acımıştı.. Genç kız artık yırtılmış delikten rahatça gidip geliyordu.. Adamların elleri hızlanmıştı.. Vedat bey artık sert plastiği hissetmiyordu ama o ilk anın verdiği acı ile gözünden gelen yaşa da engel olamıyordu…
" Geç kaldı?" dedi yaşlı kadın titreyen sesi ile..
"Bende şaşırdım halbuki çok dakiktir.. sıkıldıysanız evi gezdireyim size isterseniz?" olur dedi yaşlı kadın.. bastonuna dayanıp ayağa kalktı.. alt katta ki bütün odaları gezdiler yavaş yavaş..
Ayşe Hanım Yaşlı kadının koluna girmiş ona destek oluyordu..
Ayşe Hanım evi anlatıyordu yaşlı kadına…
"üst katta Vedat beyin yatak odası var.. alt katta da yiyeceklerin saklandığı mahzen ile bir oda var.. Vedat beyin özel odası kimsenin girmesine izin vermez."
Ayşe Hanım yüksek sesle konuşuyordu çünkü çok iyi duyamıyordu…
"Öyle mi?" dedi yaşlı kadın..
"Belki de özel odasındadır kimseye haber vermemiştir.."
"bilemem " dedi Ayşe hanım.. " Hiç birimiz o odanın kapısını çalamayız yada açamayız."
"Ben açarım. Ben onun annesiyim, annesinden bir şey gizleyemez o " dedi yaşlı kadın..
Ve Ayşe Hanımın kolundan çekiştirdi..
"oğlumun özel odasına götür beni" dedi..
Ama diyecek oldu Ayşe Hanım.
" sen merak etme bütün sorumluluk bana ait hadi beni bodrum kata götür " dedi Vedat beyin annesi..
Birlikte bodrum kata indiler…
"işte bu oda " dedi Ayşe Hanım..
Yaşlı kadın kapıya vurdu önce…
Vedat bey hiç bir şey duyacak durumda değildi..
Vedat beyin yüzünün önünde mastürbasyon yapan iki adam ellerini Vedat beyin bileklerini sıkan iplerin üstüne koydular.. Genç kız hızını artırdı..
" Yok herhalde " dedi Ayşe Hanım…
"Duymamıştır o " dedi Yaşlı kadın.. Bu kez bastonu ile vurdu kapıya sertçe.. oğlum dedi titrek sesi ile…
Vedat bey bir şey duymuştu sanki… kapıya vurulmuş gibiydi.. sonrada bir ses.. ama sesin ne dediğini anlayamamıştı.. ama başını kapıya çevirip bakmaya başladı…
" Sanırım oda da değil" dedi Ayşe Hanım…
"herhalde" dedi Yaşlı kadın..
"Ama buraya kadar gelmişken oğlumun özel odasına bir bakalım, hem sayemde sende görmüş olursun içerde ne olduğunu" dedi yaşlı kadın ve kapının kolunu yavaşça çevirdi…………
Kapı açılmaya başladı… önce Ayşe Hanımı gördü Vedat bey yaş dolu gözleri ile…
Yaşlı kadın odaya baktı…
" Oğlummm!!!" Gür bir ses çıktı yaşlı kadından.. Vedat bey yumruklarını sıktı, çığlık atmaya çalıştı ama olmadı…
Yaşlı kadın başını kaçırmak istedi belli belirsiz… Ayşe Hanım yaşlı kadının ensesinden kavramıştı, kadın oğlundan başka bir yere bakamıyordu, gözlerini kapatamıyordu…
İki adam Vedat beyin yüzüne doğru fışkırttılar menilerini… Genç kızın zevk çığlığı duyuldu… Yaşlı kadının elinden baston düştü, bacakları tutmaz oldu, Ayşe hanım yaşlı kadının ensesinden elini çekti.. Yaşlı kadın yere yığıldı… Öylece bakıyordu Vedat bey… Bütün dünya karanlığa gömülmüştü… bir kendisi vardı masaya bağlı, bir de yerde yatan annesi… Başka hiçbir şeyi göremiyordu…
Donup kalan adama baktı bir süre Ayşe Hanım…
Genç kız adamın içinde gidip gelmeye devam ediyordu… Adamlar durmuş elleri hala Vedat beyin ellerinin üstündeydi…
Ayşe Hanım ayağını terliğinin içinden çıkarttı….Yaşlı kadının göğsünün üstüne getirdi..
Her yer karanlıktı.. Sadece yerde yatan annesini görebiliyordu… Kendi hediye ettiği bastonunu da gördü bir an.. Derken annesinin göğsünün üstüne bir ayak gördü… Ayak annesinin göğsünün üstüne bastı… Bacağı gördü… Kadını gördü… Kapıyı gördü… Yumruklarını sıktı… ellerinin üstündeki eli hissetti.. Yüzündeki ıslaklığı hissetti… kalçasına vurup duran baldırları hissetti… elleri titremeye başladı….. kalbinin atışlarını hissetti…
Ayşe Hanım ayağının altındaki göğüsten kalp atışlarını hissetmeyi denedi.. Ama atmıyordu artık yaşlı kadının kalbi…
" Öldü sanırım…. Çok ayıp Vedat bey annenizin önünde böyle şeyler yaparsanız zavallı kadıncağızın neler hissedebileceğini tahmin etmeliydiniz, yorgun kalbinin buna dayanamayacağını bilmeliydiniz… Yazık sizinle o kadar gurur duyuyordu ki! Gözlerinde ki son görüntü bu olmamalıydı… Gurur duyduğu oğlunu becerilirken görmemeliydi… Ah neyse ben yine gevezelik yapıyorum ve siz geveze kadınları sevmiyordunuz değil mi?"
Titriyordu Vedat bey… Elleri, bacakları, başı titriyordu Vedat beyin.. kaskatı kesilmişti Vedat bey… Genç kız Vedat beyin içinden çıkamıyordu bir türlü, bütün gücü ile kendisini geri çekiyor ama çıkartamıyordu sert plastiği Vedat beyin içinden… Adamlar Vedat beyin bağlı ellerini zapt etmekte güçlük çekiyordu…
Vedat bey kadına bakıyordu… öfke dolu gözlerle, nefret dolu gözlerle, intikam dolu gözlerle…. saldırmaya hazır bir aslan gibiydi….
Bütün vücudunu sıkıyordu Vedat bey… Masa titremeye başlamıştı… masanın bacakları şiddetle sarsılıyordu… Adamlar Vedat beyi durduramıyor onunla birlikte kollarının titremesine engel olamıyorlardı… Genç kız adamın içinden çıkamıyordu… Adamın titreyen bacakları ve kalçaları genç kızı korkutmuştu… Yapay penisi belinden çözmeye çalışıyordu..
Masanın ayakları yerden kesiliyordu… Masa yerden 5-10 santim yükseliyor sonra iki adamın bastırması sonucu yerine oturuyordu… Adamlar böyle bir gücü hiç görmemişti, endişeli gözlerle Ayşe Hanıma bakıyorlardı… Bir tek Ayşe Hanım hiç istifini bozmadan, soğuk kanlılığını koruyarak kendisine bakan gözlere bakıyordu…
Vedat bey ağzının içindeki metal topu çatlattı, azı dişlerinin neredeyse tamamı kırıldı, damağı yarıldı ama hiçbir şey hissetmedi…. Masanın bacakları kırılacak gibiydi…. Vedat bey titriyordu… adamlar titriyordu masa titriyordu, Masa yerinden 15-20 santim kalkıyor tekrar yere iniyordu… Ellerini bağlayan ipin kenarlarından kan sızıyordu… Ama olmuyordu bir türlü, bir türlü masadan ayrılıp kadını parçalara bölemiyordu… damarlarında, kaslarında gıdıklanma hissine benzer bir şeyler hissediyordu…
" Acı çekmeni istiyorum, ve sen acı çekeceksin…. Seni öldürmem için bana yalvaracaksın, ama ölmeyeceksin… Acı çekmeni istiyorum ve sen acı çekeceksin…"
Ayşe hanım korkmuyor gibiydi… Vedat beyi ve masayı zapt etmeye çalışan adamlarla göz göze geldi biran… Ayşe Hanım gözlerini kapatıp açtı…
Adamlardan biri ellerini birleştirip Vedat beyin ense köküne vurdu tüm gücü ile…
Hiç bir şey olmadı… Tekrar vurdu.. Tekrar vurdu… En sonunda Vedat bey masanın üstüne yığıldı… Hareket etmiyordu artık….. Açık gözleri sabit bir noktaya bakıyordu…. Her yer karanlıktı… yerde beyazlar içinde yaşlı bir kadın yatıyordu…. "Annem" dedi içinden gözleri sulandı…..

1 yorum:

  1. Merhaba, Mutsuz ve Doyumsuz Bayanlar Adana ve çevresinde yaşayan, Reel birliktelik düşünen, Gizlilik ve Güven İçerisinde İlişki Arayan Seks'te Sınır Tanımayan ve Ne İstediğini Bilen Doyumsuz Bayanların Mesajını Bekliyorumm
    0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var

    Merhaba, Evli Çiftler Eşi için Büyük ve Kalın Düşünenler.. ( Fotoğraf ispatlı ) Eşinizin Mutluluğuna Engel Olmayın 0545 352 25 52 Özele Açık! Whatsapp Var Skype™: Dost_erkek01 Not:Tek Erkeqim.. Deneyimim var.

    Merhaba, Grup seks fante*zisini gerçekleştirme düşüncesinde olan Kararlı Samimi Paylaşıma Açık Gizliliğe Önem Verenler

    * Evli Çiftlere 3.TEK ERKEĞİM!

    * Kocasının yanında bir başka tene dokunma arzusu olan

    * Tost olmayı arzulayan bayanlar

    * Karısı gözlerinin önünde başka bir tene dokunurken aldığı hazzı görmek isteyenler beyler

    * Sizi tanıyan sizin hassasiyetinizi bilen gizliliğe önem veren deneyimli güvenilir sırdaş samimi dost olarak tanışmak isteyenler

    * 0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var

    YanıtlaSil