1.bölüm
Arabamın penceresini açtım,yeni yağmur yağmış havayı yavaş yavaş içime çektim. Tokamı çözdüm saçlarımın içine o mis gibi kokan toprak kokusunun girmesini istedim. Nadasta kalmış toprağın havalanması gibi, saçlarımın da havalanmasını istedim…
Etrafa bakıyorum ama çok da görüyor sayılmazdım,dalmışım öylece..Nerden nasıl başlamıştı sahi… Nerelere gelmişti sonunda.
Işıklarda durunca sağımdaki arabadaki esmer adamın başıyla selam vererek gülümsediğini gördüm,sahi ben tanıyor muydum?Fena bir şeye benzemiyor, tanısa mıydım. Aman boş ver değmez,hiç havamda değilim. Hiç yüzüne bakmadan direk ışıklı levhalarla ilgilendim…
İnsan etrafını görmeye görsün,etraf da görüyor sizi. O yüzden görmedim,kendimle ilgilenmek daha çok hoşuma gitti
Bu gün yine üç adam gelecek, bu işler fazla büyüdü. İşin içinden çıkmakta zorlanıyoruz Asıl mesleğimi bıraksam da direk eğitime mi versem enerjimi diye düşünüyorum Her gün birkaç kişi ,onların eğitim süreleri,elemanda sıkılıyorum. Lafa bak "yetişmiş eleman bulmak zor ağabey",hah şimdi tam işletmeci gibi oldum.
İşin şakası bir tarafa hakikatten eğitilmiş kadın bulmak da zor.onlara işi öğreteceksin ki onlar da ne yapacaklarını bilecekler.kadınların çoğu da angut angut dolaşıyor kadınım
diye zaten.
diye zaten.
Nerden nereye…
Melek, Özlem, Gül ve ben… Bambaşka kişililer bambaşka hayatlar ve bizi birleştiren sadece yüzmeye olan merakımız zannederdik ama sonraları bir çok şey yüzme ile bizleri birleştirdi.
Ben su korkumu yenmek için yüzmeye heveslenmiştim tam yedi sene evvel, kuzenimi de ikna ettim ve birlikte başladık yüzme kurslarına.
Ben su korkumu yenmek için yüzmeye heveslenmiştim tam yedi sene evvel, kuzenimi de ikna ettim ve birlikte başladık yüzme kurslarına.
Orada Gül ile Özlemle tanıştık. Gül yeni trafik kazası yapmıştı.Ciğerlerinin gelişmesi için özellikle yüzme sporu tavsiye edilmişti. Koltuk değnekleriyle geliyordu yüzmeye,iki kişinin desteğiyle havuza itiyorlardı . Ne kadar karada sakat bir hali vardı ise de suda o kadar sağlam bir duruşu ve yüzüşü vardı.O zamanlar öyleydi tabi ki,o günlerde ciğer kapasitesinin şimdilerde çok iyi balık adam olabilecek kapasiteye ulaşacağını kimse tahmin etmezdi. Onun azmi ve disiplini herkesi şaşırtacak kadar hızlı düzelmesini ve iyileşmesini sağlıyordu.
Gül'ün hikayesinde psikopat bir koca var. Daha yirmisinde nasıl olduğunu anlamadan evlenmişti. Kesin büyü yapmışlardı ona kalırsa, çünkü aslında hiç de tipi değildi ve nasıl evlenmeye karar verdiğini kendi de anlamıyordu. Daha evliliğinin cicim ayları bitmeden kocasını elinde silahla kendisini öldürmek isterken buldu.
O anlatmıştı epeyce zaman oldu,ama o gencecik haliyle adamı halt edip,karakola bir iki kurşun yarasıyla gelebilmişlerdi ya, helal olsun kıza. Sonrası kurşun yarasından beter canını yakmıştı. Meğer kendinden evvel üç hatunla da aynı şekilde boşanmıştı bu adam. Şizofren biriyle hiç bilmeden ,anlamadan evlendiğine mi yansındı, kocasının hiç tanımadığı biri olduğuna mı yansındı, yoksa yeni filizlenen bebeğinin düşmesine mi yansındı…
Gül'ün hikayesinde psikopat bir koca var. Daha yirmisinde nasıl olduğunu anlamadan evlenmişti. Kesin büyü yapmışlardı ona kalırsa, çünkü aslında hiç de tipi değildi ve nasıl evlenmeye karar verdiğini kendi de anlamıyordu. Daha evliliğinin cicim ayları bitmeden kocasını elinde silahla kendisini öldürmek isterken buldu.
O anlatmıştı epeyce zaman oldu,ama o gencecik haliyle adamı halt edip,karakola bir iki kurşun yarasıyla gelebilmişlerdi ya, helal olsun kıza. Sonrası kurşun yarasından beter canını yakmıştı. Meğer kendinden evvel üç hatunla da aynı şekilde boşanmıştı bu adam. Şizofren biriyle hiç bilmeden ,anlamadan evlendiğine mi yansındı, kocasının hiç tanımadığı biri olduğuna mı yansındı, yoksa yeni filizlenen bebeğinin düşmesine mi yansındı…
İnsan bir kere böyle darbe yeyince yaşa başa bakmadan dimdik ayağa öyle kalkıyor ki bir daha devirene aşk olsun..
Özlem, boylu poslu iri yarı olanımız. O bir veteriner aynı zamanda. Onu İngiltere'ye dil eğitimi tamamlamaya gitmeden tanımıştık yine aynı kursta. Gül ve özlem benden daha evvel da tanışıyordu galiba yada yeni tanışmışta olabilirlerdi orası tam hafızamda kazınmış değil.
Özlemi tanıdım tanıyalı hep bir kilo problemi var. Gerçi hangi kadının yok o da ayrı ama onun ki herkesin gözünde bir problem. Tanıdığım ez zeki en görgülü kadınlardan biridir. Bu kiloda kendisiyle bu kadar barışık bu kadar mı olunur. Zaman onun yanında su gibi akıp gider ve siz anlamazsınız. İyi bir aileden gelmiş iyi yetiştiriliş bir kız çocuğu. Annesi oldukça dominant bir bayan ,bizden iki kuşak ötesinin kendi işini kurmuş bir kadının olabileceği kadar hem de.
Ama aynı anne, oğluyla kızı arasında nasıl uçurum derecesinde farklı bir tutum sergiliyordu Özlem bir türlü anlam veremezdi. Böyle bir kadın nasıl toplumun erkek normlarında bir erkek yetiştirebilirdi, nasıl erkek kardeşiyle olan tartışmalarında "o erkek" diyebiliyordu. Hal bu ki, kendisini bildi bileli babasının soluğunu hissetmezdi evde nerdeyse.
O başka bir mevzu…Özlemin hikayesi nişanlısıyla başlıyor. Özlem duygusal bir kızdır. Sevmenin, aşkın iki ayrı vücuttan soyutlanıp tek özel vücuda yüceltmek gibi bir şey zannederdi. Kutsardı yani nerdeyse sevgiyi, aşkı…
Sevdi, nişanlandı. Bilemedi nişanlısının üzerindeki anne etkisini. Ne zamanki aileler devreye girdi,anne güdümlü delikanlıda gel gitler,gitmelere dönüştü. Birleşmiş vücutlar ayrı ayrı başlardan konuşuyor gibiydi . Sanki nişanlısı annesinden pleybek yapıyordu .Bir başkasıyla konuşuyor bir başkasıyla sevişiyor gibiydi Özlem. Anlıyordu aslında ama anlamamazlığa vuruyordu.
Ama öyle böyle değil di bu ana kuzusunun annesinin etkisi bu günlük ve yarınlık değil gibiydi. Kırıldı Özlem önceleri, sonra öfkelendi,sonrada kin bürüdü gözlerini.
Aslında farkında idi kavgasının nişanlısıyla değil anasıyla olduğunun, yinede o kendi iktidarının kabul edilmesini istiyordu,doğru olanda buydu zaten. Olmadı…
Ama kadın intikamı içinde kalmaz…
Kuzenim Melek…En az şeye ihtiyacı olanlardan biridir o. Adı gibi melektir de aslında. Son derece çalışkan, nerde ne yapması gerektiğini bilen, yeteneklerini hep kendi olanaklarıyla geliştirmiş bir zarif kadıncağızdır.
Daha yirmi ikisinde evlenmek zorunda kalmış, okutulmamış… Falan tipik Türk ailesinin hanım kız yetiştirme eğitiminden geçmiş, o zamanın şartlarında , kendi çevresinin de tasvip edeceği biriyle uygun görülüp evlendirilmiş…Meleğin çok da seçme şansı yok,bakmış iş var güç var bir de evi var demiş olsun. Demiş diyorum çünkü ben o zamanlar ondan uzaklardaydım. Eğitimim dolayısıyla ona çok uzaklardaydım. Bir duydum nişanlanmış, bir duydum evlenmiş.
Daha yirmi ikisinde evlenmek zorunda kalmış, okutulmamış… Falan tipik Türk ailesinin hanım kız yetiştirme eğitiminden geçmiş, o zamanın şartlarında , kendi çevresinin de tasvip edeceği biriyle uygun görülüp evlendirilmiş…Meleğin çok da seçme şansı yok,bakmış iş var güç var bir de evi var demiş olsun. Demiş diyorum çünkü ben o zamanlar ondan uzaklardaydım. Eğitimim dolayısıyla ona çok uzaklardaydım. Bir duydum nişanlanmış, bir duydum evlenmiş.
Neyse ben döndüğümde bir şirin mi şirin kızı ve hödük mü hödük kocası vardı…
Adam okumuş , mühendis olsa ne yazar. Eve ne uğradığı vardı, at yarışı mı dersin, türlü kumarı mı dersin … Dayak mayak yok ama o gelire rağmen sefil hayaları vardı. Misafirleri için alyansını bozdurmak zorunda kalan bir içli kuzen buldum geldiğimde.
Diyordu "Aslında iyi biridir Mustafa ama babasız büyüdüğünden mi ne, biraz dayağa ihtiyacı var galiba ama bu yaştan sonra kim atacak ona ki aklı başına gelsin…"
Bu yaştan sonra…
Dayak…
Gereklilik…
Ne kadar da sebatkar, ne kadar da sabırlı diye düşündüm. Ve bu kadar iyi tahlili nasıl da yapmış bu genç yaşına rağmen. Benden dört yaş küçüktü ama benden çok daha fazla çekmişliği vardı…
Bir kadının yokluk içinde kalması değil yokmuş gibi davranılması ne büyük acıdır bilinmez…
Ama çok güçlü bir kişiliği vardı, kendisini yetiştirmiş, bir sürü el yeteneği edinmiş, onları nakite evirmiş, çocuğunu ve kendini hiç kimseye muhtaç etmemiş. Araba kullanmayı öğrenmiş, elinde çantasıyla ufak ufak yaptığı ticareti arabayla kasabalara köylere sunacak kadar geliştirmiş, bir ev sahibi bile olabilmişti. Hiçlikten buraya gelmek her kadının harcı değil, hem de o kadar kapıya kocasının kumarından dayanan hacizlere rağmen.
Bir kadının yokluk içinde kalması değil yokmuş gibi davranılması ne büyük acıdır bilinmez…
Ama çok güçlü bir kişiliği vardı, kendisini yetiştirmiş, bir sürü el yeteneği edinmiş, onları nakite evirmiş, çocuğunu ve kendini hiç kimseye muhtaç etmemiş. Araba kullanmayı öğrenmiş, elinde çantasıyla ufak ufak yaptığı ticareti arabayla kasabalara köylere sunacak kadar geliştirmiş, bir ev sahibi bile olabilmişti. Hiçlikten buraya gelmek her kadının harcı değil, hem de o kadar kapıya kocasının kumarından dayanan hacizlere rağmen.
Ama yorulmuştu, bu adama dayak lazım diyor başka bir şey demiyordu…
Şimdi benim hikayemi de merak ediyorsunuzdur eminim, şimdi o psikologların koltuğuna uzanır gibi anlatacağımı zannediyorsanız yanılıyorsunuz…
Hem o tahlil benim işim değil başkaları benim başkalarını tahlil ettiğim gibi, yorsunlar beyinlerini de beni tahlil etsinler,yok öyle yağma…
Ama özetle,ben erkekleri severim. Hem de çok severim,biraz haşin severim, kanırta kanırta.sert severim. Hele beni sevsinler ben onları daha çok severim. Beni tapacak gibi sevsinler isterim. Bende yok olsunlar, bende kendilerini bulsunlar isterim. Benim varlığımla mutlu olsunlar beni hissetsinler isterim. Kendim için severim, beni sevsinler, takdir etsinler diye değil. Ama en çok sanırım kendimi severim…
Var biraz narsislik evet. İşte bu noktada bu nerden geliyor diye, girebiliyorsanız girin alt beynime inceleyin. İnceleyince bak falanca vakitte baban ,ağabeyin gibi laflat etmenin de bir manası yok. Nasıl sevmeyi öğrendiysem, şimdiye kadar nasıl sevdiysem öyle severim…
Var biraz narsislik evet. İşte bu noktada bu nerden geliyor diye, girebiliyorsanız girin alt beynime inceleyin. İnceleyince bak falanca vakitte baban ,ağabeyin gibi laflat etmenin de bir manası yok. Nasıl sevmeyi öğrendiysem, şimdiye kadar nasıl sevdiysem öyle severim…
Bedenimi hissetmeyi, hissetmemem öğretildikçe daha fazla öğrendiğimi bilirim. Çıplaklığı da öyle,seksi de öyle.
Hep yasaklar, hep kurallar zevkleri kısmak için değimlidir ki? Ne için olmaz dedilerse ben merak ettim ve öğrenmek, hissetmek için özel çaba verdim. Neden bu güzellikleri bastırdıklarını da bir türlü anlayamadım.
Genç kızlığımda çok kez çırıl çıplak soyunur aynanın karşısına geçer, ellerimle bendimin tüm kıvrımlarını, tüm noktalarımı keşfederdim.
Genç kızlığımda çok kez çırıl çıplak soyunur aynanın karşısına geçer, ellerimle bendimin tüm kıvrımlarını, tüm noktalarımı keşfederdim.
Anlatayım belki okurken tahrik olursunuz, ve tahrik etmek ne büyük bir zevktir…
Salonda girişin karşısında iki kapı arasındaki duvara tek çivi ile asılmış büyük bir aynamız vardı eski evimizde. Yaşım 13-14 lü olmalı . Ergenliğin küçük sivilcelerle yüzde kızarıklık oluşturduğu zamanlar.
Aynayı alırdım,odama geçerdim,duvara hafif açılı dayardım ve karşısında yavaş yavaş soyunurdum. Önce altımı çıkarırdım, pantolon yada her ne var ise önce onu,bacaklarımı seyrederdim. Dokunurdum yavaş yavaş, hissederdim. O zamanlardan beri aslında nerelerden tahrik olduğumu keşfetmiştim…
Aynayı alırdım,odama geçerdim,duvara hafif açılı dayardım ve karşısında yavaş yavaş soyunurdum. Önce altımı çıkarırdım, pantolon yada her ne var ise önce onu,bacaklarımı seyrederdim. Dokunurdum yavaş yavaş, hissederdim. O zamanlardan beri aslında nerelerden tahrik olduğumu keşfetmiştim…
Ayak parmaklarım çok duyarlı idi,aralarına tek tek elimle dokunurdum, ama hareketler yavaş olmalıydı, hissetmeliydim. Sonra tabanım, dokununca elektrik çarpmış gibi olurdu.
Bileklerim…
Yukarıya çıktıkça,diz kapakları altları. Dokunduğum yerlerin elimde oluşan kokusunu da çok merak ederdim. Ayaklarımdakiler ayrı ,diz kapakları altımdaki ayrı ve yukarıya çıkardım kalçalarıma kasıklarıma dokunurdum. Orası bir başka kokar ve ben ıslanırdım kendime dokunarak. O ıslaklığı doyasıya koklardım. Bakardım uzun uzun kendime, hafif tüylenmiş miniği öyle görmek hoşuma giderdi. Tüylü olması daha kadınsı gelirdi bana ve o yüzden o gün bu gündür küçüğe ağda yapma huyum yoktur. Hem öyle olunca kasık kokusu daha bir başka siner iç çamaşırıma…
İyice bakıp kendi kendimle oynadıktan sonra yavaş yavaş üste geçerdim. Buluz yada kazak çıkardıktan sonra atlet giyme alışkanlığı olmadığı için öyle kalakalırdı minik henüz filizlenmiş göğüslerim.
Sutyen de takmazdım daha o zamanlar. Hatta hoşuma giderdi onun o küçük sivri bir volkan gibi bluzumdan belli olması. Avucumla her zaman ölçerdim, bir öncekinden daha mı büyük. Zamanla avucumdan taştı ve ben bu süreci hep gözlemledim. Göğsümün halesinde tek parmakla dolaşırdım nokta nokta hissetmek için, sonra sıkardım ikisini birden. Göğüs arası terleyince, hele hele temiz vücutta küçük boncuklu ter damlarını avuç içine yayar yine koklardım uzun uzun…
Sutyen de takmazdım daha o zamanlar. Hatta hoşuma giderdi onun o küçük sivri bir volkan gibi bluzumdan belli olması. Avucumla her zaman ölçerdim, bir öncekinden daha mı büyük. Zamanla avucumdan taştı ve ben bu süreci hep gözlemledim. Göğsümün halesinde tek parmakla dolaşırdım nokta nokta hissetmek için, sonra sıkardım ikisini birden. Göğüs arası terleyince, hele hele temiz vücutta küçük boncuklu ter damlarını avuç içine yayar yine koklardım uzun uzun…
Koltuk altı ve boyun asla dokunmadan geçilmeyecek noktalar, ve her birinin kokusu içe sindirilir… Kendi kokumu kendim gibi severim. Neden ayırıyor isem sanki, severim işte kendimi hissetmeyi…
Ve bir tiyo vereyim; hissettirenleri de…
Ve bir tiyo vereyim; hissettirenleri de…
Neyse büyürken hep tenleri kokuları merak ettim, belki o yüzden cilt doktoru oldum. Okula başladığım ilk zamanlar çok da alakalı olmadığını kavrasam da yinede mesleğimi çok sevdim.
Ukala bir tiptim galiba, aslında ne istersem olan şımarık zengin çocuklarından değildim ama etrafımı korkutan bir cesaretim vardı hep. Açıkları hemen fark edip insanları olduğu yerlerde mıhlayacak alaycı tavrım hep rahatsız etti .Bir o kadar da içimdekiler dışımda olduğu için her zaman güvenilir bir kişi de oldum.
Çok sırlar var üzerimde taşıdığım başkalarına ait . insanların kendilerini tanrı gibi bana açması hep hoşuma gitmiştir. Hem de varsa bir eleştirim sakınmadan yapacağımı bilmelerine rağmen. Gelirler, sormam, söylerler. İç seslerinin söylediği her şeyi ben onlara pat pat söylerim kendilerini savunurlar. Yargılamam , yaymam unuturum, kullanmam ..
Çok sırlar var üzerimde taşıdığım başkalarına ait . insanların kendilerini tanrı gibi bana açması hep hoşuma gitmiştir. Hem de varsa bir eleştirim sakınmadan yapacağımı bilmelerine rağmen. Gelirler, sormam, söylerler. İç seslerinin söylediği her şeyi ben onlara pat pat söylerim kendilerini savunurlar. Yargılamam , yaymam unuturum, kullanmam ..
Garip bir terapik yanım varmış…
Süreci geçeyim, iç ses olmak güzel bir şey…
Ne kadar çok şey toplamışım içimde ne kadar çok kişinin derdi bana dert olmuş… Hele hele Avrupa dan sonra burası bana kadın zindanı gibi geldi. Bir sürü iç sesin dayağına ihtiyacı olan insanlar vardı…
…
…
Toprağın kokusu müthiş. Koku,iç dinamiklerimizin kimyasalı…
Kesin burnumuzun algılamadığı ama beynimizin algıladığı kokular var. Bazı insanları bize daha yakın bulan, daha çekici kılan şey bu olmalı.
Annemle babamın iki sene arayla kanserden ölmesinden önce emeklilikleri için biriktirdikleri parayla şehir dışında bir çiftlik evi almışlardı. Çok fazla keyfini süremediler. Buna hep üzülürüm; çalış çalış bilmem kaç sene , tek hayalin olsun ağaçlıklar altında sessizlik içinde, rüzgar ve kuş sesi senfonisinde ömürlerini tamamlamak. Ve tam oldu dedikleri anda hem hasta ve hem yapayalnız kalmak. Stratejik hata yaptılar ama, ben hep söyledim onlara. Siz yemeyin içmeyin gidin çarşıdan dükkan üstüne dükkanı mülk edinin yatırım diye, asıl isteğinizi erteleyin, sonra tüh doyamadık diye hayıflanın. Hatırlarken bile kızıyorum böyle salaklıklara. Anlamıyorum hem bir şeyi bu kadar istersiniz hem de ertelersiniz, nasıl bir şey bu.
Ya da kişi bu zulmü kendisine hangi akla hizmet yapar…
Ayy yine sinirlendim düşününce…
Neyse uyanık ağabeyim dükkanlara el koydu bana da bu otuz dönümlük yemyeşil araziyi bıraktı. Aslında ses çıkarmamam, işime geldiğindendi. Bu ev bana kulakta küpe gibi ertelenmemesi gereken hazları hatırlatacaktı…
Hem işim gücüm yerinde, ihtiyacım da yok dükkan gelirine, ne bileyim garip bir tokluk oldu annemle babam ölünce. Sanki şu kısacık dünyada bizim dediklerimiz bizim mi sanki. Yaşadığımız zamandan kiraladıklarımız. Devredeceğimiz şeyler için nedir bu kadar sahiplenicilik bilmem. Tasasında değilim yani, doyuyorum, üşümüyorum, istediğimi yiyorum yetiyor bana.
Çiftliğe arada böyle gider bakarım ,rüzgarı dinlerim, toprağı solurum.
Ev büyük, baya büyük. Eski zamanlardan kalma şatolar gibi diyeceğim ama değil. Taşlardan işlenmiş kalın duvarları,içten merdivenli üç katı ve birde bodrum katı. Dıştan kaba taşlarla örülmüş, içte katlar ise ahşapla ayrılmış. Yürüdükçe garç gurç ses çıkarıyordu. Bu haliyle hayalet evlerden farkı yoktu ama babamlar restore ederken aslını bozmadan yeni şeyler kattılar o eve. Alt bodrum eskiden ahır falan olmalıymış, arka cepheden girişi vardı. Kapatıldı içten yine ahşap merdivenle iniş yapıldı, üzerine de bir kapak kondu. Mahzen olarak kullanıldı, kullanılmayan şeyler için , bahçe malzemeleri için, eski çekyatlar fala için depo olarak kullanılıyordu.Evin girişi evi sağ sol ikiye bölecek şekilde mermerden yapılmış merdivenler bölüyordu, merdivenlerden çıktıktan sonra evin üç köşesini saran geniş balkon. Dış kapının orijinalini bozmak istemediler bizimkiler ama ben bozmak sorundaydım sebebini sonra anlatırım.
Giriş katı geniş bir salon olarak yapılmış sağlı sollu ikişer oda vardı bunlardan biri mutfak öbürü hamam,diğer taraftakilerin ikisi de oda.Birini çamaşır odası olarak kullanıyordu bizimkiler, diğeri öylesine duruyordu…En dip sağ köşedeki hamamı bizimkiler restore ettikten sonra enfes bir şey oldu. Lakin ben en üstteki katta kendime jakuzi, hamam, sauna yaptırdım.Ee o kadar keyif de bende olsun değil mi…
Salonun ortaya yakın bölümünden yukarıya ahşap merdivenler çıkıyor, ve yukarıdaki salonun tam ortasına açılıyor. Sağlı sollu üçer oda var. Bu eski evler orijinal bir şey; her odada ahşap gömülü dolaplar var. O dolap sandığımız birinin geniş kapağını açınca küçük bir banyo ve tuvalet çıkıyor. Eski zamanlarda geniş aileler birlikte yaşadığı için, birde sevişme sonrası cünüp dolaşmamak için, illede banyo edip çıkarlarmış eşiğin dışına.
Salonun ortaya yakın bölümünden yukarıya ahşap merdivenler çıkıyor, ve yukarıdaki salonun tam ortasına açılıyor. Sağlı sollu üçer oda var. Bu eski evler orijinal bir şey; her odada ahşap gömülü dolaplar var. O dolap sandığımız birinin geniş kapağını açınca küçük bir banyo ve tuvalet çıkıyor. Eski zamanlarda geniş aileler birlikte yaşadığı için, birde sevişme sonrası cünüp dolaşmamak için, illede banyo edip çıkarlarmış eşiğin dışına.
Bu yapı bizimkilerin de çok hoşuna gitmiş olmalı ki dokunmamışlar, içini güzelce modern hale getirip yine oda hizmetine sunmuşlar.
Bence bizimkiler burayı nostaljik otel diye ticari amaçla kullansalarmış da olurmuş. Dedim ya başta, zaten çok da aklıselim işler yapmadılar…
Aslında en üstteki kat da ikinci kat gibi geniş salon yanlarda üçer oda idi ama ben değiştirdim sonra.
Kendi odamı daha da büyüttüm, oldukça hoş döşettim, hamam saunayı zaten söylemiştim…
Zamanı gelince bazı detaylar neden yapılmış anlarsınız…
Kendi odamı daha da büyüttüm, oldukça hoş döşettim, hamam saunayı zaten söylemiştim…
Zamanı gelince bazı detaylar neden yapılmış anlarsınız…
Evin yanında bir küçük kulübe daha var, zamanında kahyanı kulübesiymiş orası. Taşlardan yapılmış patikalarla evin önüne doğru az ilerde üzeri üzüm ile sarmalanmış veranda, tahta masaya hem gölgelik yapıyordu. Bir de küçük fıskiyeli havuz varmış, ama pek kullanılmadığı için börtü böcek yuvası olmuş…
Bahçenin çitleri yine taştan kalınca örülmüş, özellikle evin önü arkaya doğu böyle uzanıyor, ormana bakan yüzünde tahta kazıklarla çit devam ediyordu.
Bahçenin çitleri yine taştan kalınca örülmüş, özellikle evin önü arkaya doğu böyle uzanıyor, ormana bakan yüzünde tahta kazıklarla çit devam ediyordu.
Ama sonra ben o kısımlarını da demir parmaklıklarla tamamlattım.
Emniyet açısından yani…
Dağıldı gitti zihnim saçlarım gibi. Güneşin batışı aynadan görünüyor,kıpkızıl sarı halesi çevresinde. Böyle arabanın yan aynasından seyredince ,bir çapkının arka arabadan takip eden bakışı gibi ikide bir gözünün kaçmasına sebep oluyor. Güneş o kızıllığıyla hem ileriye bakan gözünü alıyor hem de arada bir aynaya düşüp sonra uzaklaşmasıyla göz kırpar gibi oluyor. Çapkın güneş…
Bu gün üç adam daha diye ofladım. Dün de iki adam,çok oldu artık ne yapacağız bilmem ki…
Nasıl başladığını anlatmalıyım artık sanırım.
Nasıl başladığını anlatmalıyım artık sanırım.
Yüzmede başlayan arkadaşlığımız sonrasında da devam etti. Ben yüzmeyi öğrendim,kuzen Melek de öyle,Gül zaten iyi bir yüzücüydü kurtuldu elindeki bastondan o dalmaya başladı, özlem yüzdü üzdü zayıflayamadı ama biz devam ettik görüşmeye . Melek çoğunlukla katılamasa da tatillerimiz de birlikte geçiyordu tabi.
Bir gün yine böyle Melek'in evinde demlenirken o sarhoşluğun verdiği rehavetle içimizdekileri kusmaya başladık.
Gül genç yaşta dul olmanın bu ülkedeki zorluğunu fazlasıyla hissediyordu. Uzun süredir ona askıntı olan,sık boğaz eden birinden kurtulamıyordu. Adam bir de evliydi,bir de patronunun en iyi iş yaptığı adamdı. Ama artık bıkmıştı,şizofren kocadan sonra bütün bulara katlanmak onu yoruyordu.
Melek zaten taa en başta kocasının iyi bir dayağa ihtiyacı olduğunu kendi söylemişti.
Özlemin tek derdi kendi sözünün nişanlısına geçirmek ve bir o kadar da kırık yüreğinin yağlarını eritme idi.
Öyle içip içip offf çekiliyordu yani.
Melek zaten taa en başta kocasının iyi bir dayağa ihtiyacı olduğunu kendi söylemişti.
Özlemin tek derdi kendi sözünün nişanlısına geçirmek ve bir o kadar da kırık yüreğinin yağlarını eritme idi.
Öyle içip içip offf çekiliyordu yani.
Benim derdim ise çok basitti,benim istediğim gibi bana kulluk yapacak ve benimle bedenini bana sunacak kadar sevişecek bir erkek idi .
Bunu hiç anlamadı kızlar ama
Dedim
"21 gün yeter"
"Neye"
"Onları adam etmeye"
gözlerine baktım hepsinin teker teker, ne dediğimi anlamadılar ama işlerine geldi adam etme lafı.
"Edelim anasını satiim" dedi Özlem
"Ben benimkine iyi bir sopa atayım yeter" dedi Melek
"Benim intikamım büyük " dedi Gül,"ama olacak iş mi bu bee"
"Siz tamam deyin,bana tabi olun, beni dinleyin yeter, gerisi kolay" dedim
Kafamdan bir sürü şey geçiyordu o anda,neden daha evvel düşünemedim sahi, bal gibi de olurdu yani…
Dedim
"21 gün yeter"
"Neye"
"Onları adam etmeye"
gözlerine baktım hepsinin teker teker, ne dediğimi anlamadılar ama işlerine geldi adam etme lafı.
"Edelim anasını satiim" dedi Özlem
"Ben benimkine iyi bir sopa atayım yeter" dedi Melek
"Benim intikamım büyük " dedi Gül,"ama olacak iş mi bu bee"
"Siz tamam deyin,bana tabi olun, beni dinleyin yeter, gerisi kolay" dedim
Kafamdan bir sürü şey geçiyordu o anda,neden daha evvel düşünemedim sahi, bal gibi de olurdu yani…
Aradan biraz zaman geçti tabi ki ama o günkü verilmiş sözden hiç kimse caymadı. Bir kez karar verilmişti artık …Zaman hazırlıklar içindi sadece.
İlk hazırlıklar sonradan yaptığımız hazırlıkların sadece ön çalışmasıydı diyelim, fazla amatörce ama hiç bu boyuta geleceğini bizde tahmin etmemiştik.
Ama ilkler hiç unutulmazmış…
O yüzden size ilklerimizden bahsedeceğim.
Melek, arabaya bir vesileyle oturttuğu kocası Mustafa yı eter koklatarak uyutmuş ve bizim köşke kadar getirmişti.
Peş peşe arabalar bizim köşke dayandı, Özlem in bize temin ettiği eterle Gül Kerem i, Özlem de eski nişanlısı Orhan ı getirdi…
Ben o gün getirmedim getireceğimi, birimizin evde beklemesi gerekiyordu.
Uyandıklarında hepsi mahzende kendileri için tasarlanmış büyük hayvan kafeslerinin içerisinde zincirlenmiş olarak buldular.
Kafesleri ben düşünmüştüm, taslamalarından uzanan zincir birbirlerinin kafeslerine uzanacak kadar değildi. Ama birbirlerini görecek konuşacak şekilde idiler. Önlerinde birer su ve yemek kabı. Ayakları,elleri kelepçelenmiş…
Mahzen karanlık, küçük bir havalandırma penceresi var ışık sızan o da ışık geldikçe toz dalgalarını gökkuşağı gibi gösteriyor…
Mahzen özellikle mor kalebodurlarla döşendi. Sağda ve solda iki geniş alan ayrıldı. Onlar için özel şeyler düşündük. Arka duvara yaslana tarafı böyle hayvan kafesi gibi demir parmaklıklarla böldük. Zemin altından ısıtıcı ve soğutucu borular döşettik. Böylece istediğimiz zaman istediğimiz ısıyı tabanlarına verebilecektik.
Onları geldiklerinde soymuştuk çırılçıplak, sonra kırmızı puatili boxer giydirdik. Neden mi?
Sanırım biraz milliyetçilik var; Türk bayrağı rengi olsun diye … Bir de neden puanti derseniz; hiiiçç komik olsun diye…
Sanırım biraz milliyetçilik var; Türk bayrağı rengi olsun diye … Bir de neden puanti derseniz; hiiiçç komik olsun diye…
Onları ilk getirdiğimiz gün bağladık ve bıraktık. Nereye geldiklerini, niçin geldiklerini bilmiyorlardı…
Uyandıklarında kendileri gibi iki kişi daha gördüler bağlı. Konuşup sebep sonuç ilişkisi kurmuşlardır. Çok da umurumuzda değildi ne düşündükleri…
Uyandıklarında kendileri gibi iki kişi daha gördüler bağlı. Konuşup sebep sonuç ilişkisi kurmuşlardır. Çok da umurumuzda değildi ne düşündükleri…
Biz rutin işimizde gücümüzde idik, melek özellikle kocasının senelik tatiline denk getirdi ki, işi gücü de aksamasın işinden olmasın diye. O da kendi işine baktı gün boyu ve hepimiz akşam mesaisi bitince doğru köşke…
Özellikle siyah giyecektik ve orda kalacaktık. O zamanlar ben en üst kattaki değişiklikleri yamadığım için orta katta herkes kendine bir oda hazırladı ve orda kaldık.
Melek biraz huzursuzdu ama kararlıydı, onu eğitecekti, eğitilirse kocasından iyisi yoktu. Hem kızının babasıydı…
Özlem in aklı karışıktı şimdi; bu öfke fazlamıydı ki ona. Ama girmişti bir kere işin içine, bundan sonra ne olacağını o da bilmiyordu, nişanlısıyla mı çıkacaktı bu evden o da çok merak ediyordu.
Gül, en belalısını getirmiş…Gül eşinden ayrıldıktan sonra tek dayanağı işine tutunmuş, babası felç olduktan sonra aileye babalık etmiş, tüm yükü üzerine almıştı.
Gül, en belalısını getirmiş…Gül eşinden ayrıldıktan sonra tek dayanağı işine tutunmuş, babası felç olduktan sonra aileye babalık etmiş, tüm yükü üzerine almıştı.
Kendi yükü ayrı, birde kötü evlilik yapan ablasını da kanadı altına almış geçin diriyordu.
Kız kardeşi büyümüş serpilmiş, talipler çıkıyordu ama Gül kız kardeşinin salına salına dolaşmasından daha ziyade kendi ayakları zerinde duran aklı başında kadın olmasını istiyordu. Olmadı… Sağda solda onun biriyle flört ettiğini duydu. Araştırdı kişiyi, baktı tefecilerle, kadın satanlarla takılan pezonun biri…
Kız kardeşi büyümüş serpilmiş, talipler çıkıyordu ama Gül kız kardeşinin salına salına dolaşmasından daha ziyade kendi ayakları zerinde duran aklı başında kadın olmasını istiyordu. Olmadı… Sağda solda onun biriyle flört ettiğini duydu. Araştırdı kişiyi, baktı tefecilerle, kadın satanlarla takılan pezonun biri…
Kız kardeşine ne kadar takılma şu adamla dese de kar etmiyordu.
Bir gün kız kardeşini yüzü gözü şiş evde ağlar bulunca işte o zaman çıldırdı . Kız kardeşine tecavüz etmişlerdi. Hem de üç kişi…Önce balını alıp satmıştı yani pis pezevenk…
Neyse Gül o pezevengi getirdi buraya…
Üç adam…Dört kadın…21 gün… Macera başlıyor…
Ertesi gün öğleden sonra saat beş gibi ordaydık hepimiz. Siyah giyecektik devamlı. Her duyduklarında titretsin içini diye özellikle topuklu ayakkabı giyecektik. Hem ahşap ta hem de karo zeminlerde müthiş armonik bir ses verir. Hem ben zaten hasasıyım ya, kızlar da alışsın diye dayatıyorum işte. Bir Özlem istemedi, ona da postal giymesine salık verdik.
Özlem in bize temin ettiği kırbaçlarımızı da alıp evin giriş katındaki kapağı kaldırıp sessizliği yaran ayak seslerimizle aşağıya indik…
Görmek istiyordum özellikle ifadelerini. Bizim kızlardakileri de tabi ki.
Zevk alacaklar mıydı sahi…
Onlar birden yanan ışıkların tesirinden olsa gerek yüzlerini kapatıyor, gözlerini kısıyor, algılamaya çalışıyorlardı bizi.
Önce Mustafa kükredi;
" Ne oluyor burada,Melek sen ne yaptığını zannediyorsun! Sıçtırma beni ağzına, çöz beni"
Diğerleri ona bakıyordu öylece.
Melek hiç yüzünde ifade değişimi göstermeden, kafesin kapağını açtı. Boynundan demire zincirle bağlı Mustafa ya o kalın taban topuklu ayakkabılarla öyle bir tekme attı ki,zaten desteksiz, aç, susuz kalmış adam yıkıldı. Kalktı Melek e doğru bir hamle yaptı ama nafile boynundan kavrayan zincirli tasma onu devirdi.
Melek karın boşluğuna bir tekme daha indirdi,Mustafa inledi.
"Ne bu şimdi, sen çok azdın zaten, buradan kurtulayım seni öldürünceye kadar dövmezsem ben de adam değilim"
" Sen zaten adam değilsin,ama olacaksın" dedi ve tüm hırsıyla jopla özellikle yüzüne gelecek şekilde vurdu. Bağlı elleriyle olabildiğince yüzünü örtüyordu,ama Mustafa nın yüzünde korkuyu görmek enfesss…
"Pis orospu senin başından çıkıyordur bunlar "diye bana söylendi…
Bana kalmadı Melek onu susturdu…
Kerem biraz şaşkın,bitkin ama ben yılmam adasıyla bakıyordu.
"Gül, ne o kız seni becermedim kardeşini becerdim diye çok mu kıskandın hı? Aklın sıra ders vermeye mi getirdin buraya beni. Yemezler güzelim, çoktandır bunu istemiyor muydun?"
Diye puantili şorttan çıkardı penisini ve pis pis sırıtarak…
Gül zaten hiddetli idi, her tarafından kan gelecek şekilde adamı fena benzetti. Ama adamın pis sırıtması, dayak yedikçe kahkahası dinmiyordu. Gül daha fazla hiddetlendi.
Hep beraber girdik kafesin içine yatırdık adamı, Gül özellikle penisine bastırıyordu sivri topuklu ayakkabısıyla. Var gücüyle eziyordu. Ben de sivri topuğumu ağzından damağına doğru bastırdım,önce sesi boğuldu,sonra ayağım iyice damağına doğru gömüldü. Nihayet kahkahası kesilmişti .Hatta inliyordu acıdan…
Gül, "senin kabusun olacağım göreceksin "dedi sıkarak dişlerini.
Özlem, nişanlısının acziyetine baktı baktı durdu. İçinde öfke vardı ama öylece seyretti onu. Birbirlerine baktılar sadece…
"Bu gün yine aç, susuz kalsınlar da biraz akılları başlarına gelsin. Kime nasıl hitap edeceklerini anlasınlar" dedim, kızlara başımla yukarıyı işaret ederek ben hareketlendim hemen.
Onları soğuk zeminde,yattığı yere tuvaletini edecek ve bir birlerinin sıçtıklarını soluyacak şekilde bıraktık.
Daha şimdiden sidik kokusu sarmıştı bile mahzeni.Ama durr,daha nefes alamayacak hale gelecekler di,açlıktan kendi sıçtıklarını yiyeceklerdi…
Daha şimdiden sidik kokusu sarmıştı bile mahzeni.Ama durr,daha nefes alamayacak hale gelecekler di,açlıktan kendi sıçtıklarını yiyeceklerdi…
Mahzenin kapağı kapandıktan sonra, Özlem hıçkırıklarla ağlamaya boğuldu.
"Onun değil anasının burada olması gerekiyordu" dedi
"Hayır" dedim "Adres saptırma, o kimi seçeceğini anlayabilecek kadar ergin değil, biz onu eğiteceğiz. Boş ver, değmez onun adına düşünmeye bu hayat. Zamanla sen de o da alışır bu duruma. Gerçek otoriteyi görünce hepsi sana kul olacak,anası da danası da göreceksin" dedim.
Biraz dindi, gözlerini sildi.
Biraz dindi, gözlerini sildi.
" Beni bu kadar kıran biri daha fazlasını bile hak ediyor" dedi ve sustu.
Gül suskun,dalgın dı,en keyifli ise Melek ti.
"Oh be ciğerimin yağı eridi"
"Nasıl gevşedim ben yaa, sahi bu adam bana hizmet edecek kıvama gelecek değil mi "dedi
" Gelecek, gelecek,gelmeyen buradan sağ çıkamayacak "dedim Gül e bakarak…
Köşke mıcır yola doğru yaklaşınca biraz uzaklaştım hatıratlarımdan. Bu yolu da biz yaptırdıydık zaten. Dar bir yoldu genişlettik ,ormanın içinden geçen ıssız bir yol,ama ben seviyorum bu yolu. İnsan kendi iç dünyasına ormana dalar gibi dalıyor bu yolda. Bir de akşam kızıllığı ağaçların kapattığı karanlıktan dallar asından el sallar gibidir burada…
Burada hayat hava kararınca başlıyordu hal bu ki…
Gece, Ve bizim kuytularımızı katlandığı zamanlar…
Üşüdüm, arabanın penceresini kapattım…
…….
Devam edecek
Devam edecek
Merhaba, Mutsuz ve Doyumsuz Bayanlar Adana ve çevresinde yaşayan, Reel birliktelik düşünen, Gizlilik ve Güven İçerisinde İlişki Arayan Seks'te Sınır Tanımayan ve Ne İstediğini Bilen Doyumsuz Bayanların Mesajını Bekliyorumm
YanıtlaSil0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var
Merhaba, Evli Çiftler Eşi için Büyük ve Kalın Düşünenler.. ( Fotoğraf ispatlı ) Eşinizin Mutluluğuna Engel Olmayın 0545 352 25 52 Özele Açık! Whatsapp Var Skype™: Dost_erkek01 Not:Tek Erkeqim.. Deneyimim var.
Merhaba, Grup seks fante*zisini gerçekleştirme düşüncesinde olan Kararlı Samimi Paylaşıma Açık Gizliliğe Önem Verenler
* Evli Çiftlere 3.TEK ERKEĞİM!
* Kocasının yanında bir başka tene dokunma arzusu olan
* Tost olmayı arzulayan bayanlar
* Karısı gözlerinin önünde başka bir tene dokunurken aldığı hazzı görmek isteyenler beyler
* Sizi tanıyan sizin hassasiyetinizi bilen gizliliğe önem veren deneyimli güvenilir sırdaş samimi dost olarak tanışmak isteyenler
* 0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var